27.BÖLÜM: KAYMAK 6

84 9 0
                                    

Nick'in ağzından:

Adam'la konuştuktan sonra Kayık Evi'ne girdim. Bar kısmında oturan Dawn'i (Faye'nin annesi/ okul müdürü) gördüm. 

''Merhaba Dawn.''

''Merhaba Nick. Ve ben senin için Bayan Chamberlain'im.''

''Nick artık yok.''

''Peki ya sen kimsin?'' diyerek beni baştan aşağı süzdü. 

''Sanırım çağrılmama yardım ederken kullandığın isim Abaddon idi. Yine karşılaştık.''

''Aman Tanrım!''

''Yarım kalmış bir işimiz var.''

''Ne istiyorsun?''

''Buraya yapmam gerekeni yapmaya geldim. Topluluğu istiyorum.'' deyince

''Hayır. Çocukları rahat bırak.'' dedi. Bilmediği şey çocukların buraya geldiği idi.

''Şu an buraya geliyorlar. Nick için. Yeni bir vücuda ihtiyacım var. Seninki işimi görür.'' dedim ve baştan aşağıya onu süzdüm. Aslında işim olmasa başka planlarım vardı ama neyse işimi hallettikten sonra bakarım artık. Etrafına bakındı ve

''Burada olmaz.'' dedi.

''Tenha bir yere geçelim. Limana ne dersin? Orada bizi kimse duyamaz. Bunu konuşarak halledebiliriz Nick ya da Abaddon her kim isen. Başka kimsenin zarar görmesine gerek yok. Bana ne istiyorsan yap. Ama lütfen onları rahat bırak. '' dedi.

''Korkarım ki bunu yapamam. Ben de senin istediğin şeyi istiyorum. Topluluğu. Onların gücünü.'' dedim.

‘’Onlar güçlü değil. Hiçbir şey bilmiyorlar.’’ Dedi.

‘’Güçlüler.’’ Dediğim anda nereden geldiğini bilmediğim sert bir yumruk yedim. Sonrası bende koca bir boşluk.

Dawn'ın (Faye'nin annesi/okul müdürü) ağzından:

Kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı. Yıllardır bu an için uğraşmışken çabalarım sonuç göstermedi. Charles (Diana'nın babası)  ile olan yardım çağırılarımız işe yaramadı. Viskimi içerken Nick geldi. Bana Dawn deyince şaşırmıştım. Bana her zaman Bayan Chamberlain derdi. Onu uyardım. Bana Nick olmadığını ve Abaddon olduğunu söyleyince anlamıştım. Demek ki boşuna değilmiş en azından işe yaramış. Ama ben yalnız olmayacaktım. Charles ile olmam gerekiyordu. Topluluğu nasıl isterdi? Çocuklara bir şey olmasına göz yumamazdım. Kabul etmedim fakat bedenimi ele geçirmek isteyince aklıma bir fikir geldi ve çaktırmadan Charles'ı aradım. Konuşmalarımızı duyuyordu. En azından yardımıma gelebilirdi. Bilerek açık adres veriyordum ki beni kolaylıkla bulsun. Limana vardığımızda bizi bulması için Tanrıya yalvarıyordum. Biz konuşurken birden Charles gizlendiği yerden çıktı ve sert bir yumruk attı.

‘’ Şimdi ne olacak?’’ diye sordu Charles.

‘’Ne yapmamız gerektiğini biliyorsun.’’ Dedim. Anladığında kafasını sağa sola doğru olumsuz anlamda hızlı hızlı salladı.

‘’Kristalin enerjisi yok. Ve onun gücü olmadan başka yapabileceğimiz bir şey yok. Onu boğmak zorundayız.’’ Dedim.

‘’Tanrı aşkına Dawn.’’

‘’Çocukların peşindeydi Charles. Hepsinin. Başka seçeneğimiz yok. Sen de biliyorsun. Riskli bir şey ama onları sadece iblisi boğarak kurtarabiliriz. Hadi.’’ Dedim. İşimiz kolaydı. Zaten limandaydık. Biraz aşağıya inince Charles onu suya çekti. Hala bana bakıyordu onayım için. Kafamı olumlu anlamda salladığımda Nick’in kafasını suya soktu. Biraz bekledikten sonra yapamadı ve onu sudan çıkardı.

‘’Bay Meade. Ne yapıyorsunuz? Ne yapıyorsunuz? Durun. Durun lütfen. Durun! Durun. Kesin şunu! ’’ diyerek onu kollarından tutuyordu Nick. Onu da inandırmaya çalışıyordu.

‘’O Nick değil. Çabuk. Suyun içine sok.’’ Diye bağırdım. Boğuluyordu. Sonunda. Öldü. Sudan çıkardık ve nabzına baktık. Gerçekten de ölmüştü. Arkadan sesler duyunca oradan kaçtık. 

Cassie’nin ağzından:

‘’Lanet olsun Nick, neredesin?’’ dedi Adam sinirle. Onu Kayık Evi’nde bulamamıştık.

‘’Ben dışarıya bakayım.’’ Dedim. Dışarıda Nick’i büyükannem ile arıyorduk. Birden suda çırpınma sesleri duyunca o tarafa doğru gittik. Nick’i kıyıda hareketsiz yatarken bulduk. Yanına koştum ve hemen nabzını kontrol ettim. Lanet olsun!!! Ölmüş. 

 Melissa’nın ağzından:

 ‘’Kendini nasıl hissediyorsun?’’ dedi Faye. Yerimden biraz doğruldum ve

‘’İyi.’’ Dedim. Yanıma oturdu.

‘’Ne oldu?’’ dedim.

‘’Hatırlamıyor musun? İblisler. İçine girmeler falan. Bir de bana karşı çok kabaydın.’’ Dedi.

‘’Bu sabah uyandığımdan beri bir türlü…  Kafamdaki her şey çok bulanık.’’ Dedim.

‘’İyi olduğun için çok sevindim.’’

‘’Herkes nerede? Nick nerede?’’ dediğimde Faye’in telefonu çalmıştı.

‘’Alo? Evet.’’ dedi. Ne duyduysa neredeyse ağlayacaktı. Faye ve ağlamak. Demek ki gerçekten de kötü bir haberdi. Ben de merak etmiştim şimdi. 

GİZLİ ÇEMBERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin