29. BÖLÜM: CANLANMAK

155 12 6
                                    

Cassie'nin ağzından:

Zor da olsa uyuyabilmiştim. Dışarıdan gelen ateş sesiyle uykumdan uyandım ve hemen cama çıktım. Biri bir ateş yakmıştı ve ateşin başında bekliyordu. Ateş ise Nick’in evinin önündeydi. Birden bana doğru dönünce hemen perdenin ardına saklandım fakat beni görmüştü. Kahretsin bir bu eksikti. Saniyeler sonra ateş birden söndü ve ben baktığımda o orada yoktu.  Küllere baktığımda ise hilal ay şeklini oluşturmuştu. Sabah olduğunda hemen hazırlandım ve salona indim. Büyükannem

‘’Günaydın. Yarın ki Nick’i anma günü için bir şeyler pişiriyordum.’’ Dediğinde masaya baktım ve bir sürü tepsinin içinde bir sürü kurabiye olduğunu gördüm.

‘’ Anneanne, dün gece Nick’in bahçesinde biri vardı.’’

‘’Ağabeyi Jake olmalı.’’

‘’Nick’in bir kardeşi olduğunu bilmiyordum.’’

‘’Jake şehri birkaç sene önce terk etti. O zamanlar sorunlu bir gençti.’’

‘’Şimdiyse kardeşini kaybetti. Ne yaptığımızı bilmiyorken topluluğu mühürledik ve başımıza neler geldi. Belki de kırılması en iyisi oldu.’’ Dedim.

‘’Kırılmadı Cassie. Topluluk halen mühürlü.’’

‘’Ama Nick öldü.’’

‘’Yaptığınız ayin sadece sizleri mühürlemiyordu. Herkesin kan bağını mühürledi.’’

‘’Bir saniye, Nick’in kardeşini de mi?’’

‘’Evet. Topluluk cadıları ve cadı olmayanları korumaya yarıyor.’’

‘’Şu anda bunu kaldıramayacağım.’’ Dedim ve çantamı alıp kapıya doğru yöneldim.

‘’Nasıl güvende kalacağınızı bilmelisiniz.’’ Arkamı döndüm ve

‘’Bunlar nasıl oldu?’’ dedim.

‘’Zor olduğunu biliyorum ama sen sanığından daha güçlüsün. Kökenin büyücülüğün başlarına dayanıyor Cassie. Diğerlerinin kökeninden çok daha güçlü, ayrıca topluluğuna önderlik edip korumak için doğdun.’’ Dedi. Donup kalmıştım. Kendimi toparladığımda Kayık Evi’ne gitmek için evden çıktım.

Diana’nın ağzından:

Sabah kalktığımda fotoğraf albümlerinin hepsini çıkardım ve hepsine bakmaya başladım.

‘’Tatlım.’’ Dedi babam.

‘’Selam baba.’’

‘’Bugün ofiste fazla durmayacağım. Geç gelmem. O nedir?’’ dedi elimdeki resme bakarken. Yataktan kalktım.

‘’Nick’i anma günü için herkes bir şeyler getiriyor. Ben de hiç yok sanıyordum. Sıkı arkadaş değildik. Sonra bu geldi aklıma.’’ Dedim ve babama uzattım.

‘’Nick ile benim değil mi?’’ diye sordum. Resimde ikimiz de çok küçüktük ve ellerimizde oltalarımız vardı. Üstümüzde de kırmızı can yelekleri.

‘’Evet, Nick küçüktü ve gelip teknelere bakardı. Bazen ikinizi alıp gezintiye çıkarırdım.’’

‘’Hatırlıyorum. Bayılırdı ama korkardı da. Koluna yapışırdı senin. Anlam veremiyorum. Tüm hayatı bu kadar mıydı? Yaşayacakları bu kadar mıydı?’’ dedim ve babama sarıldım. Yine ağlıyordum.

‘’Keşke bunlara cevap verebilsem.’’

 

Cassie’nin ağzından:

Kayık Evi’ne gittiğimde Adam’ın babası oradaydı. Beni görünce yanıma geldi.

‘’Selam. Nasılsın?’’ dedi.

‘’İyiyim teşekkürler.’’

‘’Bunları mutfağa götüreyim.’’ Dedi elimdeki kurabiyeleri göstererek. İlerlediğimde Diana ile Adam’ı gördüm.

‘’Bunların hepsini bir araya mı getiriyorsunuz?’’ dedim. Diana başını olumlu anlamda salladı.

‘’Nick’in halası ailesinin yanına taşındı. Başka kimsesi yok.’’ Dedi Diana.

‘’Kardeşi Jake burada ve onun hakkında konuşmalıyız.’’ Dedim.

‘’Jake geri mi dönmüş?’’ dedi Adam.

‘’Kardeşinin cenazesini kaçıracak değil ya, Adam.’’ Dedi Diana.

‘’Evet, kaçırırdı. O kendinden başkasını düşünmez.’’ Dedi Adam.

‘’ O kadar mı kötü biri?’’ dedim.

‘’Kayık Evi’nde çalışırdı.’’ Dedi Diana ve Adam devam etti.

‘’Kimse ona iş vermezken babam ona iş verdi ve ilk gecesinde soydu dükkânı. Babamın her şeyini çaldı.’’

‘’Nerdeyse Kayık Evi elden gidiyordu. Adam bu yüzden onu affetmedi.’’ Dedi Diana.

‘’Etmedim.’’ Dedi ve işine döndü.

‘’Jake hakkında ne diyecektin?’’ diye sordu Diana.

‘’Topluluğu tamamlıyor.’’ Dedim. ‘’Adam. Babanla birlikte anma gününü burada düzenleyeceğinizi duydum. Uğrayıp minnettar olduğumu söylemek istedim.’’ Dedi. Bu Jake idi. Dün gece de onu görmüştüm bahçede. Adam dişerinin arasından

‘’Severek yapıyoruz.’’ Dedi.

‘’Harika. Geçmişimizi toprağa gömme şansımız yok değil mi?’’ dedi.

‘’Dediğim gibi severek yapıyoruz.’’ Dedi Adam. Jake Kayık Evi’nde gözlerini gezdirirken benim olduğum tarafa döndü ve

‘’Selam komşu.’’ Dedi.

‘’Evet. Selam.’’ Dedim gülümsemeye çalışarak.

‘’Sonra görüşürüz.’ Dedi ve gitti.

‘’Bu da neydi? Onu tanıyor musun?’’ dedi sorgulayıcı bakışlarla bana bakarken Adam.

‘’Hayır, pek sayılmaz.’’ Dedim.

Melissa’nın ağzından:

Faye kafamı dağıtmak için beni Kayık Evi’ne getirmişti ama hala onu düşünüyordum.

‘’Amy Leone dün İngiliz edebiyatı dersinde kalktı ve Nick hakkındaki bu acıklı şiiri okudu. Dikenli güller veya sarmaşıklarla ilgili bir şeydi. Çok fena. Şiirin tamamı oldukça iyiydi.’’ Dedi.

‘’Evet.’’ Dedim. Söylediklerini duymuyordum bile. Birden

‘’Aman Tanrım.’’ Dedi.

‘’Ne oldu?’’

‘’Jake Armstrong burada.’’ Baktığımda gerçekten de buradaydı. Faye yüzünü gizlemeye çalıştı. Jake buradan çıktığında

‘’Tanrıya şükür beni görmedi. Geçen iki sene boyunca bugün için aklımda bir kıyafet düşündüm ama bu değildi.’’ Dedi.

‘’Bunları geçmişte bıraktın sanıyordum. Sana bir pislik gibi davrandı.’’ Dedim.

‘’Kesinlikle. Bu yüzden şimdi onu pişman etmeliyim.’’

‘’Evet, Bu kulağa gayet iyi bir planmış gibi geliyor Faye. Gitmeliyim.’’ Dedim ve çantamı alıp dışarı çıktım. Bu kız akıllanmayacaktı. 

GİZLİ ÇEMBERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin