BORDO.2004. 1 AVUSTOS.
Bir sene öncesi.
ŞARMA ŞANLİ.
Bu gün avustosun ilk günüydü.Ve ben nerdeyse avustosun her gününü garip bir duygularla geçiriyordum.İçimde dogmanın, var olmanın sevinci dolarken, bu zalim dünyada yaadıklarımdan dolayı kahr oluyordum.
Dogum gülnelri hep kutlanır yaa,. işte ben kendime neyi kutladıgımı sorardım.
Acılarımın kaç yılık oldugunu mu?
Yaşayamadıgım çocuklugumu mu?
Büyüyemedigim eregemedigimi mi?
Kayboldugum gencliyimi mi?
Yerinden yurdundan kopup, köksüz bagsız yabancı topraklarda savruldugumu mu?
Neyi kutluyordum?
Bir sene daha azap çektiyimi mi?,
Yada yeni bir seneye ilaclarla aklımın ruhumu uyuşturup nefes almamı mı?
Bilmiyordum işte,. ama bildiyim tek bişey vardı, oda bu kutlamalara eşlik etmem, katılmam anca kendimi kandırmak içindi.Ve tabi kendimle birlikte etrafımda bi sürü insanı da kandırmayı çok güzel başarıyordum.
İyi ki dogdun diye her sene beni bagrına basan anneme yalancı gülümsemeler, sahte mutluluk pozları, ne kadar da iticiydi.Hele yaş gününde evimize gelen aile dostlarımızın övgüyle bana hediyeler verip, "anneme iyiki şunu dogurmuşsun Elena, kendinden bir parça olmuş sözlerini" duymak sanırım beni usta yalancı yapma yolunda güzel bir talimdi.
Böyle böyle öğrenmiştim yalan konuşmayı, arkadaşlarıma, okulda hocalarıma, komşularımıza, ve tabi en büyük mükemelini kendime anlatıyordum.
Ve dünyanın en saçma karakteri gibi görünse de, kendime anlata anlata yalan olmaktan da çıkarmıştım olmayan hayat hikeyelerimi.Büyüdekce biter, daha yalan söylemem diye umut etmiştim ama ben büyüdükce yalanlarım da büyüdü.
Dün bu yalanlar masumca bir kız çocugunun dogum hikayeleri, ilk adım atma, ilk kez anne, baba demesiydise her yaş büyüdükce yalanlarımda büyüdü.
Hatta büyümekle kalmadı şişdi,şişdi, kocaman oldu, hatta çok çirkinleştikleri bile olmuştur.Ama ben ne bu yalanlardan vaz gecdim, nede kendi gerçeyimi kabulenip kendimle yüzleşemiyordum.Bu arada geçreç demişken, ben gerçek hayatımla ilgili gerçekten bi tek dogum tarihini unutmuştum.Ondan başka her ne varsa tüm çirkinliyiyle, azabı, agrısıyla, kalbimde kanayan yarasıyla her saniyesini hatırlıyordum.Ve bununla ilgili de bana sahip çıkan kadın başda olmakla, babama, Kris"e, Lali"ye ve doktorum Suzana"ya unutum yalanını söylemiştim.
Ve o yalanların içinde mutluluk arayışında kaybolup giderken, her dogum günü beni ilk tebrike gelen sabahın köründe Elena Şanli olurdu.Beni kalbini avuclarına almış gibi korumaya alırken yaş günümü unutugumdan bana günü bile kendi tayin etmişti.
26 Avustos.
Hiç itiraz etmemeiştim, ve rakamların benim için çokta anlamı yoktu ama çok yılar sonra, yani 3 sene önce neden? 26 diye araştırmıştım.Ve karşıma hiçte beni şaşırtmayan bilgiler çıkmıştı.26 Rakamı İbaraniceden çok kutsal bir rakamış ve Tanrı kelimesinin sayısısal degeriymiş.Bu sebebele tallitin dört köşesinde bulunan püskülerde 26 dügüm vardır.
Tallitin ne oldugunu sorarsanız,. Tallit Yehudi inancında erkeklerin dua esnasında kulandıkları bir şaldır.Ve ben bu gerçeyi ögrendiyimde tam anlamıyla annemin niyetini öğrenmiştim.Beni her anlamda korumaya alırken dogum günü rakamıyla bile Tanrının kuşatmasına almıştı.Ahh Elena hanımcım, güzel kadın cennetim benim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANIN evlatları (Devam ediyor)
Kinh dịKorkudan bayılmıştım.Gözümü açtığımda vahşi ermeni şişman vucudumu boruya sokamadığı için beni çamurun içine fırlatdığını gördüm.Ardından tüm köyün çocuklarını anne babalarının gözü önünde ğaz borusuna doldurup kapağını kapatdılar.Hala o çocuların...