Bölüm 16: Çiçekli Çakı

496 45 27
                                    

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayınnn... İyi okumlarr

Yağız'ın Güncesinden

Hayat bir karar verme platformudur. Kimi zaman doğru kararlar, kimi zaman yanlış kararlar verirsin. Kimi zamanda doğru düşündüğün ama yanlış olan kararlar alırsın...

Bir karar vermem gerekiyordu ve ben yanlışı seçmiştim. Doğru düşündüğüm yanlışı.

"Bu kararı verdiğin için pişman mısın?" diye sorsalar, pişmanım derdim. Hem de çok pişmanım... Ama derler ya, son pişmanlık fayda etmez! İşte o misal, verdiğim karardan dönemiyordum. Kendimi "İyi bir şey yapıyorsun." diyerekten avutuyordum ama ne zaman onun gözlerinin içine baksam; bana inanışını, bana güvenişini görsem içim acıyordu. Onu arkasından bıçaklamak, güvenini kazanıp kandırmak, çok acıydı. Berbattı... Ona bunu yaptığım için onun yanındayken kendimi iğrenç bir adam gibi hissediyordum.

Bana güvenip sırrını söylemişti, beni arkadaşı veya dostu gibi görmeye başlamıştı, en kötüsü de bana inanmıştı. İçimde keşke ile başlayan ama bana hiç bir faydası olmayan binlerce cümle var. Keşke o gün herhangi bir hareketimden şüphelenip inanmasaydı, keşke bana bu kadar güvenip beni arkadaşı gibi görmeseydi, keşke bana bu kadar şey anlatmasaydı.

Ama bir yanımda onunla iyi geçinebildiğim, onunla düzgünce konuşabildiğim ve onu korumaya çalıştığım için mutluluk duyuyordu.

Belki de, şu an çıkıp seni kandırdım diyemememin sebebi; onu kaybetmek istemediğimdendir. Onun arkadaşlığını, gülünce gözlerinin içinin parlamasını, rekabet aşkını, enerjisini ve sohbetini kaybetmek istemeyişimdendir. Ama hissediyorum, o kaybediş çok yakın...

***

"Alo?" Karşıdaki kişiye bir kez daha seslendim ama hiçbir cevap alamadım. Telefon açıldığı halde neden sesin gelmediğini, neden karşıdaki kişinin, Yasemin teyzenin konuşmadığını merak etmiştim. Ama daha fazla bekleyemeden telefonu kapattım ve yüzüme vurup beni titreten rüzgarı geride bırakarak Calenthe'ye girdim.

İra'nın anneannesine bir şey mi olmuştu acaba? diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Gidip kontrol etmeyi düşünüyordum.

"Ne oldu kaptan? Ne bu suratının hali?" Soran kişi Efe'ydi.

"İçime kötü bir his oturdu be Efe. Bilmiyorum." diye yanıtladım.

"Oğlum, kız mısın sen? Ne kötü hissi falan?" diye alayla konuştu.

"Saçmalama, Efe! Sadece kızlar mı kötü hissedebiliyor?" diye cevapladım. Bugün yine dalga günündeydi.

"Valla, bilemem." diye tekrardan alaya aldı. Kolları kaldırmış bilmem işareti yapıyordu.

"Oğlum, ciddileş! Harbiden bir sorun olabilir." diye yanıtladım. Benim yüzümdeki endişeyi ancak fark etmiş olacak ki alayı bırakıp ciddiyetle sordu.

"Bir sıkıntı mı var?" Bunu duyan Arda ve Sıla, bilardo oynamayı bırakıp bize doğru geldiler.

Şu an hepsi benim ağzımdan çıkacak cümleleri bekliyordu. Ama ben ne diyeceğimi veya nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.

Ben bazı şeyler gevelerken içeriye şen şakrak bir halde, Bilge ve Emir giriş yaptı. Ama herkesi toplanmış ve ciddi bir halde görünce yüzlerindeki tebessümün yerini endişe almıştı.

"Ne oluyor burada?" diye sordu, Emir.

Benim garibime giden ise Bilge'nin burada olup İra'nın olmamasıydı. İra çıkarken Bilge'yle buluşmaya gideceğini söylemişti.

Taç VarisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin