İyi okumalar dilerimm. Şarkıyı başlatmayı unutmayınn :)
"Sayın yolcularımız inişe geçiyoruz, koltuklarınızı dik konuma getirin ve kemerlerinizi bağladığınızdan emin olunuz! Teşekkür ederiz." Ses buğulu bir şekilde geliyordu, ama şu anlık hiçbir şey onun ilgi alanına girmiyordu, ta ki kolundan biri dürtene kadar. Kafasını yavaşça o tarafa çevirdiğinde hostesi gördü. Gözlerinden uyku akıyordu ve göz altlarında oluşmuş olan siyah halkalar bunu gayet iyi bir şekilde belli ediyordu. Uçak yolculuğu boyunca bir dakika bile uyumamıştı. Kulaklığının tekini çıkardı ve vücudunu yavaşça hostese döndürüp "Ne var?"der gibi baktı. "Hanımefendi, inişe geçiyoruz kemerinizi bağlar mısınız?" dedi hostes. Gözleri hafifçe büyüdü ve boş bakışlarla hostesi süzmeye devam etti, sonra ne yaptığını fark eder bir biçimde "Hah, tabi tabi." dedi ve kemerini bağlayarak dışarıyı izlemeye geri döndü.
On beş dakika kadar sonra herkes ayaklanmış ve valizlerini almaya başlamıştı. Fakat İra'nın o kalabalığa girmek gibi bir niyeti yoktu...
Birkaç dakika sonra uçağın koridoru neredeyse boşalmıştı. Kulaklığını yavaşça çıkardı ve üst taraftan sırt çantasını aldı. Uçaktan indiğinde valizini almak için valiz teslim bölümüne gitti. Valizini bulmakta çok zorlanmıştı, havalimanı oldukça büyük ve karışıktı. Her yerde turislerin olmasını bekliyordu, ama ortalarda kimseler yoktu. Bunun sebebinin saatin erkenliğinden kaynaklandığını düşündü.
Sabah beşe yirmi vardı. Valizini bulmak için havaalanını alt üst etmişti ve sonunda bulmuştu. Buradan hemen kurtulmak istediği için hızla çıkışı aradı. 'Çıkış' yazısını görünce o tarafa yöneldi. Kapıdan çıkınca, üstte 'C-4 kapısı' yazdığını gördü etrafına baktığında bir tane bile taksi görememişti. Tek çaresi Bilgeyi aramaktı, ama bu saat birini aramak için çok erkendi. Ağabeyini aramayı aklının ucundan bile geçirmemişti, ona hala öfkeli ve kırgındı...
Gözlerini çevrede gezdirdikten sonra gördüğü bir banka oturdu. Etrafa baktığında birkaç arabanın içinde bekleyen kişiler dışında kimsecikler olmadığını fark etti. Şu an yapabileceği hiçbir şey yoktu. Bankta oturmaya karar verdi.
Yapacak bir iş bulamayınca etrafı incelemeye başladı. Kaldırım yolunda ara ara ağaçlar dikilmişti, bazı kısımlarda arabalar park edilmişti. İlerde küçük bir büfe vardı, ama hala kepenkleri kapalıydı. Defalarca gözlerini etrafta gezdirmiş ve sonunda çevredeki bütün her şeyi ezberlemişti.
Sıkıldığı zaman, telefonunu çıkarıp galerisinde eski fotoğraflarına göz gezdirmeye başladı. Bir anda ağabeyiyle olan 14. yaş gününde çekilen fotoğrafı gördü, düşüncelerinin içinde kaybolmuştu...
Ağabeyiyle olan son fotoğrafıydı. Ağabeyi İra'nın omzuna kolunu atmış ve her zamanki gibi ciddi bir surat ifadesiyle kameraya bakmıştı. İra'nın mutluluktan gözleri parlıyordu, tabi o mutluluk maalesef ki çok uzun sürmemişti.
Önlerinde bir pasta ve bir hediye vardı. Abisinin ona aldığı tek hediyeydi ve ne yazık ki ondan kurtulmak için aldığı hediyeydi. Uykularını kaçıran, onu en üzen anısıydı. Her uyumaya çalıştığında bu kabus aklına geliyordu.
Şu an bu kötü anıları hatırlayarak moralini bozmak istemedi. Bilge ile beraber olduğu fotoğraflara bakmaya başladı. Her kendini yalnız hissettiğinde; onu her zaman, her koşulda seven çocukluk arkadaşıydı Bilge. Fotoğraflara bakarken gözleri yavaş yavaş kapanmaya başladı...
Arabaların korna seslerinden bir anda uyanmıştı. Telefonu hala elindeydi. Saate bakmak için telefonunu açtı ve saat dokuzu kırk yedi geçtiğini gördü. Şarjı sadece %15 kalmıştı. Saatin ilerlediğini düşünerek Bilge'yi aramaya karar verdi. İki kez çaldıktan sonra Bilge neşeli bir sesle "Seeelaaam" dedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Taç Varisi
FantasíaArkada köşede ayakta duran çocuk da pür dikkat benim ne diyeceğimi bekliyordu. Sessizlik uzun sürmüş olacak ki Yağız hafifçe kaşlarını kaldırarak "Bu kadar bilgiye şaşırdın galiba? dedi ve ekledi "Seni sandığında da fazla araştırdık ve sandığından d...