Nefesi kesilmek üzereydi. Bayağıdır koşuyordu zira. Taksi durağını bulup bindi bir tanesine. Yolu tarif etti nefes nefese.
"Otogara."
Elinde titreyen telefona bakmak istemiyordu şimdilik. Oysa farkındaydı da tam da mesajları okumak için sakin bir ortamda olduğunun. Ama yine de bakmadı. Büyüdüğü şehri son kez izliyordu. Bölünsün istemiyordu.
Taksi şoförünün uyarısıyla kendine geldi. Eline cüzdanına attı. Ödeme yapıp indi vakit kaybetmeden. Bilet almak için ilerlerken etrafındakileri de incelemeyi göz ardı etmedi. Şüpheli kimse yoktu.
"Nasıl yardımcı olabiliriz?"
"Ah, tek kişilik bilet almak istiyorum. Yalova'ya."
Biletini aldıktan sonra otobüse doğru ilerledi hızla. Muavinlerden biri bağırıyordu tiz sesiyle.
"Yalova! Yalova aracı kalkmak üzeredir, Yalova yolcusu kalmasın!"
Araca binerken tiz sesli adamın anons işi için pek de uygun olmadığını düşünüyordu. Kendisinin yaptığı iş de onun için biçilmiş kaftan olduğu söylenemezdi. Ama...
"Sayın yolcularımız, aracımız kalkış yapmak üzeredir. Lütfen biletlerinizi ve kimliklerinizi hazırda bulundurun. Muavinlerimiz kontrole gelecektir. İyi yolculuklar."
Kulak kanatan kalitedeki ses son bulduğunda göz devirip biletini ve kimliğini çıkardı.
"Rehzen Tuncer?"
"Evet, benim. Buyurun."
Kontrol yapılırken her ne kadar tedirgin olsa da muavinin gözünün içine içine baktı. İşinde hata yapma payı yoktu, olamazdı.
"Teşekkürler, iyi yolculuklar dileriz."
"Teşekkürler."
Arkasına yaslanıp rahatlamaya çalıştı. Ama bildirim yağmuruna tutulan telefonu buna izin vermiyordu. Çaresizce mesajları okumaya başladı. Haber bekleniyordu. Sadece son mesaja yanıt verecekti.
'Patron sizden haber bekliyor. Lütfen en kısa zamanda geri dönün.'
'İş, tamam.'
Gönderme tuşuna basıp ekranı kilitledi ve kafasını geriye yasladı. Sağındaki çiftli koltukta orta yaşlı bir kadın vardı. Yanında da çocuğu. Annesini dinlemeyip daha da çok ağlıyordu. Uyumaya çalıştı ama nafile, çocuk yüzünden yapamıyordu.
"Oğlum lütfen, bak az kaldı ineceğiz birazdan."
Annesinin alkışlanır derecede iyi olan ikna kabiliyetine hayran kalmıştı(!)
"Hey!"
Sesi birden kesilmişti çocuğun. Büyüyen göz bebekleriyle izliyordu onu.
"Neden anneni üzüyorsun. Az kaldı diyor."
"Yalancı! Sen de yalancısın!"
Çocuğun ani yükselişine karşın sessiz kalıp gülümsedi. Sonra devam etti.
"Anneni dinleyeceğine söz verirsen sana bir sihir numarası yaparım?"
"Sihir mi?"
"Evet."
"Yapsana!"
"Önce söz vermen lazım."
"Ya of! Tamam, söz."
Çocuğu gibi ne yapacağını merakla bekleyen annesi komik duruyordu. Annesine, önlerindeki koltuk arkasına yerleştirilen cihazı gösterdi ve göz kırptı planı anlatır nitelikte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN ÇANAĞI
General FictionTanıdığınızı sandığınız kişinin öyle olmadığını öğrenmek kadar acısı var mıdır?