~10~

132 10 2
                                    

Zafer parmağını bile kıpırdatmıyordu. Ahir yavaşça dudakları arasındaki gülü alıp yere bıraktı. Sonra da kapıya doğru ilerlemek için bir adım daha attı önünde yatan Zafer'in yanından geçerken.

Bileğinde hissettiği elle irkildi ve hemen arkasını döndü. Zafer, yüzündeki öfkeli ifadeyle gözlerini kısmış ona bakıyordu.

"Öyle hemen uçup gitme."

"Bırak beni!"

"Sen bana ihanet ettin. Patron'a ihanet ettin sen. Yaşamana izin vereceğimi mi sanıyorsun."

Ahir'in tuttuğu bacağını sertçe çekip yanına düşürdükten sonra ona bir yumruk attı. Sonra bir tane daha. Ve sonra bir tane daha...

Ahir gözlerini açtığında Zafer ayağa kalkmış, kapıya doğru ilerliyordu. Kendine gelip o da ayağa kalktı.

"Nereye böyle?"

"?"

"Öldüğümü mü sandın yoksa? Benden öyle kolay kolay kurtulamazsın."

"Sen..."

"Evet, ben. Son zamanlarımı yaşadığımı söylemiştin değil mi. Son zamanlarını yaşayan sensin asıl. Bugün ölen sen olacaksın. Bu da benim zaferim olacak."

"Buradan zaferle ayrılan sadece ben olacağım!"

Zafer, cümlesi biter bitmez tekrar Ahir'e saldırdı. Gözünü kan bürümüştü. Onu öldürmek için elinden geleni yapacaktı. Ahir ise darbelerden kaçarken arada bir soluklanıp konuşuyordu Zafer'i daha da kızdırmak için.

"Elinden gelen bu kadar mı? Görünüşe göre sevgili Büyük Patron seni adam akıllı eğitememiş."

"Ahir!"

"Gerçi adam ne yapsın. Sen beş para etmez birisin."

"Sus yoksa..."

"Yoksa ne? Neden susuyorsun? Sen var ya... Sen busun işte. Daha tehdidinin arkasında bile duramıyorsun. Yaşamayı hak etmiyorsun. Tıpkı yüzükleri hak etmediğin gibi..."

"Ahir!" Gür sesiyle uzunca bağırarak ona doğru koştu Zafer. Ahir'in tam da istediği gibi.

Ahir kendine hızla yaklaşan Zafer'in, arkasındaki duvara çarpması için son anda hareket etti. Zafer sertçe duvara çarpmış, yere yığılmıştı yine. Ahir hemen Büyük Patron'un içinde olduğu kapsülü kırmak için yanına gitti. Birkaç sert vuruştan sonra kapsül kırılmıştı. Eline aldığı cam parçasıyla hızla Zafer'in yanına gitti. Tam ona saplaycakken Zafer, Ahir'in elini tutup bileğini zorlamaya başladı.

"Bırak elimi!"

"Ben Zafer'im! Öldüremezsin beni! Seni adi..."

Karnına yediği diz darbesiyle sesi kesilen Zafer, ikinci darbeyi göğsünden yemişti. Cam parçası çok derin bir yara açmıştı. Zafer'in gözleri kıpkırmızıydı. Çektiği acıdan kıvranıyordu.

"Ahir... Sen... N'aptın."

"Yapmam gerekeni!"

Ahir, elindeki cam parçasını defalarca Zafer'in göğsüne sapladı. Her yeni saplayışında, onun için öldürdüğü bir insanı hatırlıyordu. Bundan dolayı sıradaki saplayışı, bir öncekinden daha sert ve acımasızca oluyordu.

Kendini daha fazla tutamayıp gözyaşlarına boğuldu Ahir. Sevdiği adamı kendi elleriyle öldürüyordu. Öldürdüğü adam, sevdiği değil de bir caniydi. Hayatını mahvetmişti.

Zafer, son sözlerini söylemek için ağzını araladığında, yanağından kanlı gözyaşları süzüldü. Çenesinden damlayıp, kanlı gömleğine düştü.

"Ahir..."

"..."

"Ben..."

"Sen artık kaybettin Zafer. Yenilgiyi yaşayan sensin. Ben ise yaşıyorum. Zafer benim. Sen kaybettin."

"Bunu unutsan iyi olur. Burası az sonra patlayacak."

"Ne!"

"Sence ben aptal mıyım. Senin gibi insan öldürmekte usta biriyle yalnız kalacak kadar aptal mıyım ben. Buraya, az sonra patlayacak olan bombaları uzun yıllar önce yerleştirmiştim. Dediğimi yapmış olsaydın eğer... Birlikteliğimizi babamın önünde ona gösterdikten, onun başaramadığını ona kanıtladıktan sonra buradan çıktığımızda patlayacaktı aslında bombalar. Ama sen bana ihanet ettin. Şu halime bak... Çektiğim acı... Hepsi az sonra bitecek Ahir."

"Sen..."

Kanlı parmağıyla bastığı tuş bütün bombaları aktif hale getirdi. Tüm bombalar tek tek patlamaya başlamış, sesi duyan Zafer'in adamları hızla araca binip oradan uzaklaştılar. Zafer'le Ahir ise son saniyelerinde birbirlerine kan çanağı gözleriyle bakıyordu.

KAN ÇANAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin