Yüzündeki nötr ifadeyle içeriye girdi. Ahir'in yanına yavaş yavaş ilerliyordu. Karşısına çıkan kapıları sertçe açıyor, yanından geçtiği kimseyi görmüyordu. Aklı, Ahir'e yapacaklarındaydı.
Karşısındaki son kapıyı da açtı. Ahir gözlerinin önündeydi artık. Ahir'inse karşısında bugüne kadar tanıdığını sandığı adam vardı. Sevgisini verdiği adam.
"Hayal nerede?"
"Artık onun bir önemi yok!"
"Hayal'e n'aptın?"
"Bana bağırma Ahir!"
"Cevap ver o zaman!"
"O... Artık yok."
"Ne..."
Ölüm sessizliği sarmıştı her yeri. Ahir'in gözleri dolmuş, yaşlar yavaşça süzülüyordu.
"Bu güne kadar verdiğim görevleri yerine layığıyla getirdin Ahir. Yeni bir tane vereceğim şimdi."
"Sen neyden bahsediyorsun lan!" Yumruğunu Zafer'in yüzüne doğru sağlamca savurmuş olsa da Zafer onu etkisiz hale getirdi.
"Ben senin Patronunum! Bu gerçeği bir daha unutursan Hayal'in yanına gidersin Ahir!"
"Zaten mahvettin hayatımı, öldür de bitsin artık! Korkmuyorum senden!"
"Ahir!"
Ahir yüzüne yediği yumrukla yere düştü. Zafer hemen yanına gitti ve tuttu onu.
"Ahir ben... İsteyerek yapmadım. Bir anlık..."
Şimdi de Zafer'in sesi kesilmişti Ahir'den karnına yediği darbeyle. Birkaç öksürükten sonra ayağa kalktı. Ahir de öyle.
"Ahir... Sana kimseye vermediğim şansı veriyorum. Sadece dediğimi yap ve gidelim buradan!"
"Ben hiçbir yere gelmiyorum Zafer."
"Bana karşı koyamazsın Ahir, ben senin..."
"Sen benim hiçbir şeyim değilsin. Sen sadece bir zalimsin."
"Sen de en az benim kadar zalimsin Ahir. Onca insanı sen kendi ellerinle öldürdün sonuçta."
"Ben yaptığım şeyleri seve seve yapmadım Zafer! Ben hayatta kalabilmek için yaptım her şeyi. Çünkü bana onları yaptıran zalim, hayatımı elimden almakla tehdit etti beni!"
"Sinirlisin evet, kırgınsın. Ama zamanla geçecek. Sadece benimle gelip dediklerimi yapman gerek."
"Benden ne istiyorsun?"
"Benimle gelmeni."
"Nereye?"
"Senin biriyle konuşmanı istiyorum. Onun yanına gideceğiz önce."
"Kim?"
"Orada her şeyi açıklayacağım sana."
"Ya sonra?"
"Hayatımıza eskisi gibi devam edebiliriz."
"Yani emirlerine uyan biri olacağım yine?"
"Ahir... Sen de biliyorsun ki, Patron'a ihanet eden ölür. Sen bana ihanet etmedin, ben seni buraya tıktım. Sen bana sadakatle bağlı kalmaya devam edersen kimse zarar görmez."
"..."
"Ahir lütfen..."
"Tamam... Ama şunu bil ki bundan sonra aynı Ahir olmayacak karşında."
"Pekala. Haydi çıkalım bu lanet yerden." Ahir'in koluna girip çıktı onunla birlikte karargahtan. Dışarıda bir araç onları bekliyordu. Beklemeden bindiler ve yola çıktılar.
Uzun süren kasvetli yolculuğun sonunda araç durmuştu. Ahir araçtan emin adımlarla iniyordu. Etrafına bakındı, ağaçlar dışında hiçbir şey yoktu. Karşısındaki Zafer dışında ve onun arkasındaki bina.
"Haydi, gel." Elini uzattı Ahir'e. Ama o tutmadı. Yanından öylece geçti Zafer'in.
"Neresi burası? Konuşacağım kişi nerede?"
"Beni takip et."
Zafer'i gölgesi gibi takip ediyordu. İçeriye girdiklerinde hızla göz gezdirdi etrafta Ahir. Burası bir eve benziyordu. Zafer bir kitap rafının önünde durduğunda kendi de yapmıştı aynını. Bir kitabı kendine doğru çekti önce Zafer. Sonra çalışan dişlilerin sesleri yükseldi kitap rafının ardından. Ve kapı aralandı rafı arkasında gizlenen.
"Nereye gidiyoruz?"
"Sessiz ol ve takip et beni."
Yine dediğini yapmıştı. Tünele benzeyen yerde hızla hereket ediyorlardı. En sonunda bir kapıya vardılar. Zafer kapıya bir şifre girdi ve kapı açıldı. Zafer'in ardından Ahir de içeriye girdi.
"Ne planlıyorsun Zafer?"
"Bu benim babam." Ellerini kaldırıp önlerinde duran şeyin üzerindeki perdeyi çekti. Ahir şaşkınlıkla karşısındaki donmuş adama bakıyordu.
"Bu... Bu da ne? Sen... Sen n'aptın Zafer?"
"Bu, benim babam. Seni alıp eğiten adam. Yüzüğümü sana veren, seni bana düşman eden adam. Patron'a ihanet eden ölür. Bu kuralı onundu. Geleceğin Patron'u da ben. Hak ettiğim yüzük benden alındı. İhanet değil de ne bu? Hak ettiği için bu halde şu an."
"Sen... Sen nasıl bir varlıksın. Hastasın sen!"
"Hasta değilim. Ben Zafer'im. Bu da benim zaferim; onun ölümü. Sen de ismindeki anlamı yaşıyorsun. Kendi kıyametin, sonundan önceki son zamanlarını yaşıyorsun Ahir. Ama merak etme yıllarca hayalleri peşinde koşup, başarıya ramak kala ölen Hayal'inki gibi olmayacak sonun. Çünkü... Seni seviyorum. "
"Gelmiş ölen babanla konuşturmak için beni buraya getiriyorsun, yetmezmiş gibi tehdit ediyorsun. Sonra da beni sevdiğini söylüyorsun. Sen... Sen iyi değilsin Zafer."
"Ben gayet iyiyim. İyi olmayanlar, düşmanlarım. Hepsi yok oldu. Şimdi! Şimdiyse gelelim yapacaklarına. Bu beyaz gülü al eline."
"Yine ne saçmalıyorsun. Ne yapacağım ben onunla."
"Sana al dedim!"
Ahir sırf susması için gülü alıp konuşmaya başladı.
"Ya şimdi?"
"Şimdi... Evleneceğiz! Hem de onun önünde. Bana olmaz demişti. Sevdiğim insandan ayırmıştı beni. Seni düşmanım yapıp seni benden uzak tutmak istedi. Şimdiyse beni durduramadığını gösterceğim ona!"
"Sen gerçekten benim bu iğrenç oyunu oynayıp senin kirli zaferini elde etmen için tüm bunları yapacağımı mı sandın? Asla!"
Elindeki gülü ağzına alıp yumruklarını hedeflediği yere, Zafer'in suratına indirdi. Zafer de durmayıp karşılık vermeye başlamıştı. İkisi de dans eder gibi dövüşüyordu. Ahir son anda yaptığı hamleyle Zafer'in yumruğundan kaçıp ağır bir darbeyle yerle bir etmişti Zafer'i. Saçları dağılmış, gözleri kan çanağına dönmüştü Ahir'in. Ağzındaysa beyaz gülü. Öylece yere yığılmış, hareketsiz duran Zafer'e bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN ÇANAĞI
Fiksi UmumTanıdığınızı sandığınız kişinin öyle olmadığını öğrenmek kadar acısı var mıdır?