Hayal sessizliği bozmayı tercih etti.
"Hala inanması güç..."
"Seni sevmiştim Ahir..." dedi Zafer yavaşça Ahir'e dönerek.
Ahir titrek sesiyle cevap verdi.
"Neden bunu yaptın peki? Birlikte başarabilirdik!"
"Sen bir suçlusun Ahir! Sen insanları öldürdün! Sen bizi öldürdün!"
"Ben hayatta kalabilmek için yaptım bunları! Yaptığım şeylerden pişmanlık duymadığımı mı sanıyorsun!"
"Ahir yeter artık."
"Beni aldığında her şey hallocak mı sanıyorsun?" dedi Hayal'e Ahir.
"Ne demek istiyorsun, açık ol." Hayal soğukkanlılığını bozmadan cevap vermişti.
"Beni yakalaman hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Çok fazla adamı var. Ben giderim, başkası gelir. Ama Patron'u asla bulamazsın. Kimse bilmiyor nerede olduğunu."
"Bunları burada anlatarak nefesini tüketme boşuna."
Kapı çaldığında Hayal açmaya gitti. İçeriye bir sürü silahlı adam girdi. Ahir kaçmaya çalışmanın şu an için doğru şey olmadığını düşündüğünden teslim oldu. Zorla bindirildiği araçta yanında tam beş kişi vardı.
Uzun süren yolculuğun ardından Ahir'i araçtan indirdiler. Etrafı dikenli teller ve çokça askerke kaplı, karagaha benzer bir yere getirmişlerdi. Bir sürü kapıdan geçtikten sonra klasik bir sorgulama odasına getirip bıraktılar Ahir'i. Sandalyelerden birine oturdu ve beklemeye başladı.
İçeriye Hayal geldiğinde ayağa kalktı Ahir. Hayal kendisine bakan yorgun gözleri görmezden gelip Ahir'in karşısındaki sandalyeye oturdu.
"Otur istersen."
Ahir yavaşça tekrar oturdu.
"Ne zamandır bu iştesin?"
"Hatırlamıyorum. Çok uzun zaman önce aldılar beni."
"Nasıl bir eğitimden geçtin?"
"Zorlu."
"Bugüne kadar kaç kişinin ölümüne sebep oldun?"
"Bilmiyorum. Çok fazla."
"Nasıl insanları hedef alıyordu?"
"Çok zengin olanları."
"Onu hiç gördün mü?"
"Hayır."
"Yüzünü bile görmediğin birinden emir alıp istenileni gerçekleştiriyorsun. Kulağa mantıklı gelmiyor?"
"Dediğim gibi, bizi çok küçükken kaçırdılar ve eğitmeye başladılar. Eğitmenlerimiz çok sertti. Ya emre uyarsın, ya da ölürsün. En önemli kuraldı. Ölmemek için emre uydum, çarem yoktu."
"Peki neden Zafer?"
"Onun bu işle bir alakası yok. Onunla sosyal medyada tanıştık. Küçük bir şehir olduğu için buraya geldim. Geldiğimi öğrenince de iletişime geçti benimle. Buluştuk, sonra evine davet etti."
"Gerisini biliyorum zaten. Ama inanması güç bir senaryo. Zafer zengin, genç ve çok çalışkan. Tam da patronun hedeflediği insanlar skalasında."
"Hayır! Ona asla zarar vermem."
"Geriye iki seçenek kalıyor mantıklı olan bana göre."
"Ne gibi?"
"Ya gerçekten de tesadüftü sen buraya geldiğinde Zafer'in de burada olması. Ya da..."
"Ya da ne?"
"Ya da Zafer zaten geleceğini biliyordu."
"Ne?"
"Belki Zafer de senin gibi görev başındaydı?"
"Nasıl bir oyun bu?"
"Ne oyunu?"
"Gerçekten kuzeninden mi şüpheleniyorsun?"
"Senin büyük bir suçlu olduğunu biliyorum. Sürekli seni araştırıyordum. Geride hiç iz bırakmayan bir katil... İşlerin her ne kadar kötü olursa olsun işçiliğine hayrandım. Sonra bir gün bir ipucu yakaladık. Buraya gelmeden önceki en son öldürdüğün adamın korumaları seni kovalamış. Görüntülerdeki seni takip ettik. Otogara giden bir taksiye bindin ve buraya geldin bilet alıp yolcu otobüsüyle."
"Lanet olsun..."
"Yalovaya taşınma sebebim sendin. Ama izini tekrar kaybettik. Daha sonra öğrendim ki o gün kuzenim de buraya taşınmış. Seninle aynı gün gelmiş. Uzun yıllardır görüşmüyorduk. Amcam öldüğünden beri."
"İyi de... Olayları nasıl bağladın birbirine?"
"Amcam karanlık işlerle uğraşıyordu. Tıpkı dedem ve ondan öncekiler gibi. Tıpkı senin gibi."
"Demek zenginliğiniz buradan geliyor."
"Bir gün Zafer benimle dertleşmek istedi. Çok içmişti, kendinde değildi. Sevdiği birini kaybetmek istemediğini ama sadakatin her şeyden çok daha önemli olduğunu söyledi. Konunun seninle ilgili olduğu çok açıktı. Zafer'in bir sebepten ötürü senden şüphe duyduğu belliydi. Kimse zarar görmeden çözüm bulmak için olaya dahil olmak istedim. Seni izledim. Her şey gayet normaldi. Ama o gün... "
"Hangi gün? Susma söyle."
"Seninle tanışmaya geldiğim gün. Zafer'i izliyordum. Amcam gibi karanlık işlerle uğraşıyor mu diye."
"Ee?"
"O gün birini öldürdü. Güvendiği bir adamı ona ihanet etmiş. Amcamın takıntılarının aynısı onda da var!"
"Zafer... Birini mi öldürdü?"
"Onu gibi birini hemen içeri atamazdım. Eli kolu çok uzun. Yıllarca amcamınki gibi olan çeteleri yakalamak için çalıştım. Tek tek üstesinden geldim. Senin dahil olduğun hariç. Ve amcamın..."
"Zafer..."
"Zafer ikimizin de tanımadığı biri. Yardımınla onun ve senin üyesi olduğun çeteleri yok edebiliriz!"
"Sana Patron hakkında hiçbir şey bilmediğimi söyledim zaten. Ama bir şey var."
"Ne?"
"Ben... Onu daha önce gördüm. Yanında bir çocuk vardı."
"Evet?"
"Bir saniye! O çocukta bir yüzük takılıydı. Şeffaf. İçinde kan vardı. Aynısını bugün Zafer'in çalışma masasında gördüm!"
"O yüzük... Babamda da vardı. Gelenek gibi bir şey ailemizde. Takan kişinin kanı bulunur yüzükte."
"Ama... Patron'da öyle bir yüzük yoktu. Babası olamaz değil mi?"
"Bilmiyorum... Şu anda her şey onu gösteriyor. Zafer'i bulmam lazım!"
"Dur!" ellerinden tutmuştu hızlı bir hamleyle Hayal'in.
"Ahir. Her saniye bir fırsat kaybediyoruz!"
Kolunu çekti ve çıktı odadan. Hızla çıkışa doğru ilerledi. Dışarı çıktığında aracına binip Zafer'in evine gitmek için yola çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN ÇANAĞI
General FictionTanıdığınızı sandığınız kişinin öyle olmadığını öğrenmek kadar acısı var mıdır?