~8~

85 9 4
                                    

Endişeli bir şekilde araç kullanan Hayal tuhaf hissediyordu. Uzun zamandır peşinde olduğu -profesyonelliğine hayranlık duyduğu ayrıca- suçluyu bulmuştu. Ama kendi ailesinden birinin, kuzeninin de bu işin içinde olduğundan ve onu da yakalamak zorunda kaldığından iyi hissedemiyordu amacına ulaşmış olsa da.

Kuzeninin evine geldiğinde kapıyı defalarca çalmasına rağmen açan olmamıştı. Aracından aldığı levyeyle kırdığı pencereden içeri girdi. Eline silahını alıp dikkatlice etrafı kontrol etti. Tüm eve baktı. Kimse yoktu. Hızla çıktı dışarı. Aracına bindi. Karargaha doğru yola koyuldu.

Ormanlık alanların içinden geçen yolda sürüyorken araç birden yoldan sapmaya başladı. Hemen durdurduğu araçtan inip ne olduğunu anlamaya çalışırken tekerlerin indiğini fark etti.

Sabotaj olduğu çok belliydi. Yapabilecek kişilerin listesinde en başta Zafer yer alıyordu. Aracına tekrar bindi Hayal. Telefonunu alıp karargahtan birkaç kişi çağırdı onu alması için.

Çok geçmeden bir araç geldi. Farlardan rahatsız olan Hayal bir eliyle gözlerini koruyordu ışıktan. Araçtan birinin indiğini gördü.

"Hayal Hanım?"

"Evet, benim. Tekerlerin hali ortada, hemen değiştirin."

"Tamamdır. İsterseniz siz diğer araca binip karagaha dönün. Biz tekerleri halledip getiririz."

"Tamam."

Alel acele diğer araca binip karagaha doğru yol aldılar. Tabii Hayal'e göre. Yoldan saptıklarında Hayal'in ağzını bile açmasına izin vermeden bayıltmış, yola devam etmişlerdi.

Hayal gözlerini açtığında Zafer tam karşısındaydı. Bir milim bile kımıldayamayan Hayal'in ağzı da bantla kapalıydı. Zafer yavaş adımlarla ona yaklaşıp açtı ağzını.

"Zafer!"

"Sana da merhaba kuzen."

"Seni pislik herif!"

"Ayıp oluyor ama!"

"Bırak beni!"

"Hemen olmaz. Önce konuşacağız."

"Seninle ne konuşacağım ben."

"Sevgili amcamın mirasını mesela."

"Babanınki yetmedi mi?"

"Öyle olsa burada olmazdın. Değil mi?"

"O yüzüğü asla bulamazsın! Gözünün parada pulda olmadığını biliyorum."

"Ya söylersin yerini ya da ölümün benim elimden olur. Tıpkı babanınki gibi."

"Sen... Ne dedin?"

"Duydun işte. Katili bendim amcamın. Babama ihanet etmişti. Ben de gerekeni yaptım."

"Seni adi!"

"Gerçi tek ihanet eden o değildi. Babam da bana etmişti."

"Yoksa..."

"Evet. Onu da ben öldürdüm! O yüzük benimdi. Onun oğlu benim. Ama 57... Ahir kendisi gibi korkusuz, soğukkanlı bir piçe dönüşünce gözünden düştüm. Ona da bir yüzük yapacaktı. Oğlu sayacaktı onu. Buna izin veremezdim."

"Sen hastasın! Allah belanı versin senin!"

"Ama sonra noldu? Çetenin tüm zenginlerini birbir öldürttüm babam gibi davranıp Ahir'e. Tek ben kalmalıydım. İktidar gölge kabul etmez! Ahir de rakip değil de askerim oldu."

"Sevdiğin adama nasıl bu hayatı reva gördün..."

"Onu sevdim doğru. En başta nefret ediyordum. Hatta bak..." elindeki küçük sandığı açtı. Gizli kısımdaki fotoğrafları gösterdi.

"Bak bunların hepsi Ahir. Onu hep izledim. Benden daha iyi kılan şey neydi diye. Fotoğraflarda görünmeyen bir şeydi. Karakter. Mükemmeldi her anlamda. Zamanla nefretle karışık hayranlık besledim ona."

"Sonra takıntıya dönüştü..." Fısıldayarak demişti belli etmeden.

"Sadece benim olmalıydı. O yüzden en güvenli yerde, yanımda tutmalıydım. Ne kadar seversem seveyim, sadakat her şeyden önce gelir. Görevinde başarısız oldu evet. Ama bana her şeyi itiraf etti. Bunu nasıl mazur görebilirdim? Patronuna ihanet eden ölür! Ben onu sevdiğim için sana teslim ettim. Ama hata yapmışım. Şimdi gerçekte kim olduğumu biliyorsun. Üzgünüm kuzen. Seni varlığın büyük bir tehdit."

"Hayır! Bunu yapamazsın, hayır!"

"Özür dilerim."

Silahtan çıkan ses yankılanmaya devam ediyordu Hayal'in cesedini terk ettiği sırada. Son kez ardına döndü ve dudaklarını araladı.

"Özür dilerim."

Dışarı çıkarken kapısını kapadı ahırın çiftliğindeki. Aracına bindi ve sürmeye başladı. Karagaha doğru gidiyordu. Gittiğinde, içerideki adamları çoktan ona kapıyı açmış olacaktı.

KAN ÇANAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin