~3~

142 10 2
                                    

"Ahir."

İsmini duyduğunda yavaş yavaş araladı gözlerini. Etrafında bakındı, tanıdık bir şeyler aradı bir müddet. Sonra tekrar duydu onu.

"Ahir, uyan hadi."

"Neden?" cümlesi bittiğinde gözlerini ovuşturup ayağa kalktı.

"Sana giyecek birkaç şey çıkardım. Beğendiğini giy."

"Olur."

Boy ve kiloları yakın olduğundan sırıtmıyordu üzerindekiler. İlk yaptığı iş telefonu almak oldu eline. Mesaj yoktu. Telefon ile kılıfının arasına sıkıştırdığı sahte kimliği aldı.

"İyi oyundu Rehzen."

Çekmeceleri karıştırıp bir makas buldu ve parçalara ayırdı kimliği. Merdivenleri inerken cebine koyduğu parçalardan biri düşünce hemen eğilip aldı.

"Günaydın, ne yapıyorsun?"

"Kahvaltı."

"Yardım ister misin?" aslında bunu isteyerek sormamıştı ama belli etmemeye çalışıyordu.

"Olur!"

Buzdolabına ilerledi. İyice baktı içine. Planını hazırladı ve uygulamaya döktü.

"Zafer?"

"Efendim?"

"Ah, şey... Ben fındık ezmesi yiyemiyorum. Fıstık ezmesi var mı?"

"Dolapta olması lazım."

"Hayır, yok."

"Nasıl yok, çekil bakayım."

İyice göz gezdirdi Zafer ama bulamadı. Ahir'e döndü ve onu onayladı.

"Yokmuş harbi. Gidip alır gelirim ben bi' koşu."

"Yok yok. Sen dur, ben gider alırım."

Ne kadar ısrar etse de kolay lokma değildi Zafer. Ama sonunda kazanmıştı. Hemen dışarı çıktı ve Zafer'in tarif ettiği markete yürümeye başladı.

Bir yandan da güzel bir yer arıyordu kimlik parçalarını gömmek için. Sağındaki parkı seçti. Çevrede kimse yoktu. Alel acele küçük bir çukur açıp tüm parçaları oraya koydu ve üstünü tekrar kapadı toprakla.

"Hey!"

Sesi duyar duymaz olduğu yerde zıplamıştı. Arkasını döndü. Yaşlı bir adamdı karşısındaki.

"Buyurun?"

"Ne yapıyorsun delikanlı?"

"Su... Ağacı suluyordum."

"Senin gibi gençlerimiz doğamızı korudukça, ona sahip çıktıkça sırtımız yere gelmez. Aferin delikanlı."

"Sağ ol amca."

Ne saçmalıyor bu ihtiyar. Ne sahip çıkması, ne koruması amına koyayım. Canımın derdindeyim şurada. Sabır...

Yaşlı adamdan, Zafer'in dediği marketin yerini öğrenip hızla oraya gitti. Fıstık ezmesi alıp çıktı ve hızla döndü eve.

"Hoş geldin."

"Hoş buldum."

"Bulabildin mi fıstık ezmeni?"

"Evet, buldum."

"Güzel. O zaman vakit kaybetmeden kahvaltımızı yapalım."

Lokmalarını yutarken telefonunu yokluyordu aynı zamanda. Hala mesaj yoktu.

"Ne yapmayı planlıyorsun?"

"Ne?"

"Buraya geliş amacını soruyorum."

KAN ÇANAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin