16. Bölüm
FinalKulaklarımda yankılanan endişeli ses Cihangire aitti, öyle çaresiz öyle acı doluydu ki sesinden anlaşılıyordu korkusu. Onu bu halini çok az görmüştüm, duvarlarını yıkarak acısını gösterişi çok az olurdu. İnsanların onu yaralamaya çalıştıklarında ise sadece alayla gülerdi, soğuk ifadesini takınır karşısındakini zekasıyla alt eder zaferi kazanırdı. Ama asla acısını, kırılışını göstermezdi çünkü o Cihangirdi, dünyayı sırtlayan adamdı...
Boğuk sesi kulaklarımda yankılandıkça her şey birbirine giriyor anlamlarını kaybediyordu. Kendimi bir tufanın ortasında gibi hissediyordum bu sayede...
"Aysima aç gözlerini!" Cihangirin korku dolu seslenişi ile bazı sesler netleşirken gözlerimi açacak kadar güç bulamadım aciz bedenimde. Nerede, hangi günde olduğumuzu düşünemez haldeydim. Geçmişi hatırlamaya çalıştıkça başım daha çok dönüyor ve bana engel oluyordu adeta.
"Açın kapıyı!" Kulaklarımı dolduran gürleyişinin ardından gıcırtılı bir ses işittiğimde bunun fayton kapısı olduğunu anladım. Sonra taşlar yerine oturmaya başladı, nerede ve hangi zamanda olduğumu anımsayınca bilincim daha da açıldı. Neler olmuştu bana öyle?
Cihangirin kolları arasında bir bebek gibi kaldığımı hissediyordum, öyle küçük öyle savunmasız. Faytonun içerisinde Cihangirin kucağında yatarken tek tek bayılmadan önce olanlar aklıma geldi. Atmaca, mektuplar, gizli işler... Düşündükçe içim sıkışırken gözlerimi sonunda aralaya bildim.
Buğulu bakışlarım ilk oymalı pencereyi ardından faytonun desenli duvarını bulurken göz kapaklarım her saniye daha da ağırlaşıyor gibi kapanıyordu. "Aysima, uyandın mı?" Cihangirin sorusu ile gözleri gözlerimi bulduğunda gözlerinden akan yaşlara şahit oldum. O an elimi kaldırıp silmek istedim ama mecalim kalmamış gibi öylece yattım kollarında.
Konuşmak istedim, 'İyiyim.' demek istedim ama olmadı. Sadece mavi göklerine bakabildim. Tutulduğum o gözleri bana şifa oluyordu. Mavilerinde parlayan parıltıları hayranlıkla seyrederken o iç çekerek dudaklarını alnıma bastırdı. "İyi olacaksın, korkma."
Fısıltısı öyle iyi gelmişti ki anlatamam, kalbimdeki korkuyu yatıştırmış, içimdeki sıkıntıyı alıp götürmüştü sanki. Şifaydı her zerresi ile bu adam.
Vakit geçerken araç yavaşladı ve en sonunda durdu. Cihangir kollarını yeniden bedenime sarıp beni kavradığında hızla ayaklanıp açılan kapıdan dışarı çıktı ve beni kucağında bir kuş tüyü gibi taşıyarak sarayımıza girdi. Merdivenler çıkıldı, koridorlar geçildi ve en sonunda dairemize girdiğimizde odamızda bizden başka bir kişinin daha olduğunu fark ettim.
"Şehzadem..." kadının yılların getirdiği yorgunlukla çıkan sesine karşı içim burkuldu.
"Birden bayıldı hekim kadın, gözlerini açtı ama konuşmuyor." diyerek beni yatağa usulca yatırdı.
Kadın elindeki çantayı masanın üzerine doğru açarken Cihangir başımda dört dönüyordu. "Acele et hekim kadın, iyileştir onu." Cihangirin yalvarır gibi çıkan sesi ile içime bir alev düşmüş acıyla gözlerimi yummuştum. Onu bu hale getirdiğim için kendime kızmadan edememiştim.
"Endişeye mahal yok Şehzadem." kadın mırıldanarak yanıma geldiğinde parmaklarını tenimde hissettim, dudaklarımı aralayışı, nefesimi, kalp atışlarımı kontrol edişi... Her şeye şahit oluyor ve hissediyordum ama karşılık veremiyordum.
Kokulu ilaçları burnuma getirişini hissederken o keskin kokular ile başıma ağrılar girdi ve gözlerimi açtım. Yüzümü buruştururken kadın karnımı ellemeye başladı. Anlam veremiyordum hiç bir şeye. Bir ara Cihangirden müsaade istediğinde Cihangir odayı terk etti ve beni kadınla yalnız bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şehzade Cihangir
Historical Fiction🥀Final oldu. 🌸Bir şehzade masalı... 🌸Şehzade Masalı serisinin ilk kitabıdır. 🌹Şehzade Cihangir'in acı dolu hayatını değiştirdiğim ona mutlu bir hayat yazdığım hikaye. 🌹Aysima ile Cihangir'i neler bekliyor?