3. Bölüm

2.8K 206 115
                                    

Cihangir cevabımı duyduktan sonra bir süre boyunca gözlerimin içine baktı ve emin olmak istercesine beni izledi. Bu kadar yakın olması beni benden almıştı. Zira daha önce bir erkekle hiç bu kadar yakın olmamıştım. Her an dudaklarımı öpebilirmiş gibi hissediyordum. Bu uygunsuz düşünce yanaklarımı kızartmaya çoktan yetmişti.. Burnuma tarifi olmayan bir koku dolunca gözlerim kendiliğinden kapandı bu çok başkaydı. Bu onun kendine has kokusuydu. İlk nefesimi solurcasına kokusunu içime çekince kalbim yeniden can bulmuş gibi atmaya başladı.

Gözlerimi açtığım gibi onun hareleri ile karşılaştım. Keskin bakışları gözlerimde hüküm sürerken dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm oluştu. İşte bu tebessüm dünyalara bedeldi. Belki de dakikalar boyu orada dip dibe öylece durduk. Sorarsanız halinden memnun musun diye evet ben halimden hayli memnundum ama onun için aynı şeyi diyebilir miyim bilemem. Lakin görünüşe bakılırsa memnundu yoksa benden çoktan uzaklaşırdı değil mi?

En sonunda şehzade bana eğilmekten vaz geçip geriye doğru bir adım attı ve ben derin bir oh çektim. "O zaman sana müstakbel eşim dememde bir sakınca yoktur umarım?"

Ne?

Hiç beklemiyordum, gerçekten bunu diyeceğini aklımın ucundan bile geçirmemiştim. Dehşetle elimi kalbimin üzerine götürüp aralanan dudaklarımı bir birine bastırdım. Sırıtarak bana bakmaya devam ederken kendime mani olamayıp ona bir adım attım. "Şehzadem, niyetiniz beni kalpten öldürmek mi? " Dediklerimin farkına varınca nefesimi tuttum zira o an yerin yedi kat dibine girmek istedim. Şehzade başını iki yana sallayıp "Hayır, daha seninle yaşayacak çok anımız olacak. Beni bu kadar erken bırakmazsın değil mi? " dedi.

Daha fazla dayanamayıp gülmeye başladım o çok farklıydı! Bir dediği öbür dediğini tutmuyordu üstüne ruh halleri birbirinden zıttı. Benimle dalga mı geçiyordu yoksa?

"Bırakmam." deyip gülümsedim en sonunda. Yelkenleri hemen suya indirme gibi bir huyumda vardı benim.. Kararan havaya bahçede yanan meşaleler eşlik edince Cihangirin gözlerinde alevler yansımaya başladı. Cesaretim genç adamın hoşuna gitmiş olmalı ki bu sefer gerçekten gülüyordu.

Uzaktan yaklaşan adım sesleri ile paniğe kapılıp geriye çekildim lakin şehzade buna izin vermeyip bana bir adım daha attı. "Kaçıyor musun?" "Şehzadem durun bir gören olacak!" "Görsün, müstakbel zevcem değil misin?" "Öyleyim lakin bu daha iki yabancı olduğumuz gerçeği değiştirmez değil mi? Hayatımızda ilk defa karşı karşıya şimdi konuştuk ve siz bana böyle yaklaşıyorsunuz." sanki dediklerime inat başını yaklaştırdı. "Nasıl davranıyormuşum?"

Genç adamın anladığı dilden konuşmanın vakti gelmişti. Benim için bir ilk olmasına rağmen ustaca hareket ettim ve elimi yakasına götürüp kendime çektim. Kıl payı dudaklarımız birbirinden uzak kalmıştı. Ve o bunu hiç beklemiyordu. Yalpalamış bir halde bana bakıp derin bir nefes aldı. "Kokun.." Cümlesini bitirmeden yakasını bıraktım ve ondan uzaklaşıp bir kaç adım geriye kaçtım. Çünkü sesler çok yaklaşmıştı. Etrafa attığım ürkek bakışlarım Cihangirin gözlerine denk gelince duraksadım ve sakince nefes aldım. Demin nereden geldiğini bilmediğim bir cesaret ile yaptıklarım genç adamı gerçekten bozguna uğratmıştı.. Öylece bana bakıyor kılını dahi kıpırdatmıyordu.

"Bak demiştim sana kesin bıraktığım yerde olacaklarını. " Mihrimah sultanın neşeli sesi ile bakışlarımı ona çevirdim ardından başımı eğip ellerimi önümde birleştirdim. Rüstem paşa Mihrimah sultana bir şeyler söyleyip şehzade ile yanımızdan ayrıldı. Cihangir arada arkasını dönüp bana bakıyordu en sonunda gözden kayıp olduklarında Mihrimah sultan yavaş adımlar ile yanıma gelip aynı yöne bakmaya başladı. "Şehzademiz ile tanışabildin mi?" bu soruyu sorduğu an aklıma Cihangirin bana 'müstakbel zevcem ' deyişi geldi ve yanaklarım aynı hızda yanmaya başladı.

Şehzade CihangirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin