Kaftanımın eteklerini tutup pamuk tarlasında koşmaya başladım. Pek bir nedeni yoktu aslında belki de özgür olduğumu hissetmek için yapmıştım bunu. Rengi de kumaşı da çok özel olan Mor kaftanım ile süzülüyordum adeta. Çoğu genç kızın özenle sakınacağı bu kaftanı benim böyle hor kullandığımı Gülbahar annem görse inme inerdi kadına vallahi.
"Aysima kızım! Yahu Aysima dursana arkandan atlı mı kovalıyor!" Ayşe hatunun bağırması ile duraksadım ve toprağa yapıştım.
"Aysima! Yetişin küçük hanım düştü!" Ayşe hatunun yeniden bağırması ile gülmeye başladım. Onu sinir küpü yapmıştım. Yine. Hızla düştüğüm yerden kalkıp elimi iyiyim anlamında salladım. O sırada yoldaki at arabamızın yanından her halinden hanedan arabası olduğu belli olan bir araba geçti. Aracın oymalı penceresinden gördüğüm bir çift mavi göz ile nefesimi tuttum. Böyle bir uzaklıktan yıldız gibi parlayan gözler nefes almayı bana haram kılmıştı..
İçimde hissettiğim ateş ile elimi göğsüme götürdüm. Garip bir duyguydu. O mavilerin sahibi kimdi? Bana ne yapmıştı böyle.. Onu bir daha görebilecek miyim?
"Küçük hanım! Paşa babanız konakta sizleri bekliyor hadi oyalanmayın!" Ayşe Hatun yanıma gelmeyi göze alamamış arabanın biraz ötesinde peçesini sıkıca tutarak bağırıyordu. Gülerek elimi sallayıp kendime geldim. Yavaş adımlar ile yanına ilerlemeye başladım.
Ben Aysima, merhum padişah Yavuz Sultan Selimin emekli Veziri Azamı Piri Mehmed paşadan olma ikinci hanımı Gülbahar hanımdan doğma Aysima. Ailenin tek kız çocuğu olduğum için el üstünde tutulur bir mücevher gibi itinayla saklanılır idim. Ağabeylerim benimle severek vakit geçirseler de kendi aralarında muhabbet etmeyi daha çok severlerdi. Onlar beraber kılıç talimi yaparken ben ata biner onlara tezahürat yapardım. Yaşım büyüdükçe bir paşa kızı olarak eğitimime ağırlık verip kendimi geliştirdim.
Gecemi gündüzüme katıp İtalyanca öğrendim. Lakin diğer paşa kızlarına hünerlerimi sergilediğimde hiç biri bu yabancı lisana hayran olmamıştı. Onlar için dikiş nakış ve musiki önemliydi. Ben yıldızları öğrenirken onlar gelecekteki kocalarına yemek yapmayı öğrendi. Ha sorarsanız ki 'senin sonun onlardan farklı mı olacak' diye, olmayacak. Bende zamanı geldiğinde münasip bir bey ile yuva kuracağım. Tabii ki de bunu istemiyordum.. Benim de hayallerim vardı imkansızlık kokan hayallerim.
"Kaftanın haline bak! Pamuk içinde kalmış!" Ayşe hatuna buruk bir tebessüm ile bakıp at arabasına bindim. O elbisemi temizlerken ben umutsuzca dışarıyı izliyordum. Yol boyu nasihatler veren Ayşe hatunu bir kere bile dinlemedim. Nasıl dinleye bilirdim ki!? Aklımda gördüğüm bir çift mavi göz dışında hiç bir şey yoktu. Kalbime giren sızı ile elim sol göğsüme gitti. Neyin nesiydi bu acı?
Anlamsızca yolu izlerken gördüğüm tek şey o mavi gözler oldu. Nefes kesen gözler.. Gördüğüm gözlerde acı vardı sanki hayatı sevmesine rağmen ona küsmüş de özlemle bakıyor muş gibi. İşte bazen bir bakış görürsün tüm dünyan alt üst olur.
"Leyla mı oldun kızım!?" gözümün önünde sallanan el ile Ayşe'ye döndüm. "Hadi geldik." sabırsızlığına anlam vermeyerek başımdaki örtüyü düzelttim ve arabadan indim. Yerden başımı kaldırdığımda neye uğradığımı şaşırdım. Bu o. Bu o araba! Yolda gördüğüm gözlerin olduğu araba!
"Ayşe Hatun! Bu at arabası?" lafımı bile tamamlamamıştım ama o leb demeden leblebiyi anlamıştı.
"Hanedan arabası ne arar ki burada? Hiç haberim yoktu Küçük hanım." Ayşe eliyle atçı ile muhabbet eden Ali ağayı yanımıza çağırdı. Ali ağa başındaki kavuğunu indirip başı eğik yanımıza koştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şehzade Cihangir
Historical Fiction🥀Final oldu. 🌸Bir şehzade masalı... 🌸Şehzade Masalı serisinin ilk kitabıdır. 🌹Şehzade Cihangir'in acı dolu hayatını değiştirdiğim ona mutlu bir hayat yazdığım hikaye. 🌹Aysima ile Cihangir'i neler bekliyor?