13. Bölüm

1.6K 121 74
                                    

Has bahçenin derinliklerine doğru ilerlerken asıl amacım Cihangir ile buluşmaktı. Lakin çalılıkların ardında gördüğüm iki suret ile duraksadım. Hürrem sultan ile Rüstem paşa. Ne konuştuklarını duyamasam da Hürrem sultanın öfke saçan gözleri ile işlerinin ters gittiğini anladım. Ayaklarım sonunda söz dinleyince hızla yoluma devam ettim ve beni bekleyen Cihangirime adeta koşmaya başladım. 

Çakıl taşlarının çıkardığı sesler kulaklarımı tırmalarken ben onlara aldırış etmeden koşmaya devam ettim. Uçuşan örtümü bir yandan tutmaya çalışırken diğer yandan kaftanımı ayaklarıma dolanmasın diye kaldırıyor kendimi yere kapaklanmaktan kurtarıyordum. Koştukça buluşacağımız çeşmenin tarafından sesler yükselmeye başladı. Nefes nefese hızımı kesip sakince yürümeye çalıştığımda inip kalkan göğsüm her şeyi belli ediyordu.

Gözlerim şehzade Mustafa ile Cihangiri bulunca genişçe gülümsedim. Yanlarına yaklaşırken ikili konuştukları konuyu anında kesip ciddiyet akan suratlarını yumuşattı ve bana döndüler. Önlerinde durup saygıyla eğildiğimde genç şehzadeler tebessümle başlarını salladı.

"Aysima hoş geldin." Şehzade Mustafa'nın sıcak sesi kulaklarımı doldurunca daha geniş gülümseyip "Hoş buldum şehzadem." dedim ve bakışlarımı Cihangire çevirdim. Harelerinde parıldayan yıldızlar bana ilgiyle bakarken dudaklarına oturttuğu o alaylı ama bir o kadar özel tebessümünün altında yatan düşünceleri görebiliyordum. En son kına gecesi görüşmüştük üzerinden neredeyse bir hafta geçmiş düğün hazırlıklarından bulduğum ara ile ona gelmiştim. Koşa koşa...

"Düğüne de az kaldı değil mi kardeşim. İki gün sonra nikahlı olacaksınız, heyecan var mı?" Şehzade Mustafa'nın keyifli sesi ile bakışlarımı ona çevirdiğimde başımı olumlu anlamda salladım. Cihangir derin bir nefes alıp bana bir adım attı ve yanıma geçip ağabeyine baktı. "Var."

Bir kaç hal hatır sorma sözlerinin ardından Şehzade Mustafa bize veda edip saraya döndü. Böylelikle Cihangir ile yalnız kalmış olduk. Ağaları bizi göremeyecekleri kadar uzağa gönderdikten sonra beraber çimenlere oturup bir çalılığın arkasına geçtik. Etrafımız dört bir yandan doğa ile kaplıydı.

Cihangir yanıma oturduğunda birden başını bacaklarıma yatırıp yere uzandı. İçime kaçan nefesim ile gözlerim fal taşı gibi açılırken o başındaki kavuğu kenara atmıştı. O an nefes almayı kesmiş heyecandan atan kalbimi dinleyerek onu izlerken o rahatça gülümseyip bacağıma başını daha çok bastırıp rahat bir yer bulmaya çalışır gibi kıvrandı. 

"Nefes al Aysima." Gözlerimin içine derin derin bakarak söyledikleri ile tuttuğum nefesi bırakıp derin bir nefes aldım. Ellerim havada asılı kalmış onu izlerken duraksayarak elimi saçlarına indirdim ve parmaklarımı altın saçlarının arasına soktum. Yumuşaklığı ile bir ipeğe benzeyen saçlarını okşarken o gözlerini kapatmış tebessümle yatıyordu. 

"Her gün böyle olacağımızı hayal ederek bu sürece sabrediyorum Aysima." boğuk çıkan sesi ile elim duraksarken gülümsemeden edemedim. "Çok sabırsızsınız şehzadem." diye mırıldandım ve alnına düşen tutamları geri çektim. O an eli elimi tutunca kapalı gözlerini açıp kararmış halelerini gözlerime dikti. "Sabırsız değil de, meftun diyelim hatun." 

Dedikleri kulaklarımda çınlarken her an kalpten mevta olacak gibi hissediyordum. Göğüs kafesimi parçalamak ister gibi atan kalbim bana nefes aldırmıyordu. Cihangir elimi dudaklarına götürüp buseler kondurmaya başladığında kızaran yanaklarım ile başımı çevirdim. En son avuç içimi öptüğünde içimin gıdıklanmasını her köşemde hissetmeye başladım.

"Çok güzelsin." Cihangir sanki beni daha çok utandırmak ister gibi mırıldandığında tüm yüzümün kızardığına emindim. "Ve benimsin." demesi ile ona baktığımda yutkundu. Oynayan adem elmasına kayan bakışlarım ile derin bir nefes alırken o gülümsedi ve avucuma bir buse daha kondurdu. "Sonsuza dek." diyerek gözlerini yeniden kapattı ve elimi kalbinin üzerine bıraktı.

Şehzade CihangirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin