Media/ Seth
Keyifli Okumalar :)
Yaratılışımızın bir yığın derin sırrı vardı. Bütün varlıklar bu sırrı kendi içinde biriktirir ve ölene dek bununla yaşardı. Yağmurun ardında bıraktığı toprak kokusu, izlemeye doyamadığımız gökkuşağı ve her güneşin doğuşuyla birlikte batan; tükendiğimizi hissettiğimiz kayıplar, burnumuza gelen toprak kokusunun ardında kalan ölümlerdi bizim asıl yaşamımız. Ben henüz o mükemmel, haz verici kokunun içinde kaybolmadan getirdiği kendi ölümümün hissiyatı baş gösteriyordu. Yağmuru çok severdim, fakat bir zamanlar toprak altında olan benliğim bu mükemmel doğa olayından kopmama neden olurdu.
"Hasta olacaksın, Brielle!" Bardaktan boşalırcasına yağan yağmur damlalarından bir kez olsun kaçmak istemedim, ölümün arkasındaki toprak kokusunu kabullenmek istercesine derin bir nefes aldım. Yağmur damlaları hızını artırarak beni ıslatmaya devam etti. Sadece gülümsedim, ölmüş biri için mutluluk geç kaldığınız treni andırıyordu. Haz aldığınız her şeyin ardından bakıyordunuz ama bir kez yetişemediğinizde gözlerinizle takip etmekten başka çareniz kalmıyordu. Bu yüzden gülümsemem benim için mutluluk değildi, acınası hayatımın yüz ifademe yansımasıydı.
"İçeri geçelim, Brielle." Sienna ona kulak asmadığımı fark etmiş, yağmura aldırmadan yanıma gelmişti. Haftalardır olduğu gibi sadece başımı sallamakla yetinip, cevap vermeden okula döndüm. Seth'le konuşmamızdan sonra tek yaptığım şey günlerdir dur durak bilmeden yağan yağmurun altında beklemekti. Bedenime çarpan su damlaları, bana ölümümü hatırlatıyor ve bunu kabullenmemi sağlıyordu. Ne yazık ki mental sağlığım açısından aynı şeyi söylemek pek mümkün değildi.
Odada kimin olduğunu önemsemeden yatağıma uzanıp pikeyi üstüme çektim. Uyuduğumu düşünüp beni rahat bırakmalarını amaçlasam da olaylar istediğim şekilde gelişmiyordu. "Kendine yazık ediyorsun, Brielle." Günler haftaları kovalarken bu durumda olmam her geçen zamanda arkadaşlarımın hüznünü artıyordu. Cevap vermeden rahatsızlığımı belli ederek üzerimdeki pikeyi başıma kadar çekip sessizce ağlamaya devam ettim. Yağmurun altında beklerken yüzüme çarpan su damlaları göz yaşlarımı gizliyordu fakat odaya dönmek zorunda kaldığımda aynı şey söylenemezdi. Tania onunla konuşmamaktaki ısrarımı kabullendiğinde usanmış gibi derin bir nefes verdi. Sonra da uzaklaşan ayak sesleri duyulmuştu.
Kapının açılıp kapanma seslerinden sonra Bayan Gabriella'nın sesini işittim. "Odayı boşaltın, lütfen." kızların adım sesleri birbirini takip ederken, müdirenin söylediğini yaptım ve ayağa kalkıp kapıya yöneldim. "Sen kal, Brielle." Söyleyeceklerini dinlemeden bile tahmin edebilirdim. Günlerdir derslerin hiçbirine katılmamıştım, hatta Bayan Gabriella küçük bir uyarıda bulunmuştu ama onu zerre umursadığım söylenemezdi. Kızlar odayı boşalttığında müdire kapıyı kapatıp tam önümde durdu. Kapıya en yakın olan Kindra'nın yatağına oturarak söyleyeceklerini dinlemeye başladım. "Bay Martin derslere iki haftadır katılmadığını söyledi." Tahminlerimde yanılmamıştım, cevap vermeden boş boş yüzüne bakmaya devam ettim. "Bir sorunun var, Brielle. Anlatmak istersen dinlerim, belki sorununa birlikte bir çözüm bulabiliriz." Anne edasıyla ellerini ellerimin üzerine koydu. Yardım etmek istiyordu, endişelendiği gözlerinden okunacak derecede fazlaydı.
Ellerimi geri çekerken kendi yatağıma geçip pikeyi yeniden üzerime çektim. "Zaman makinesi icat edildiğinde haber verin." Günlerdir ağlamam, yemek yememem ve konuşmamamın getirisiyle bu sesin sahibi sanki ben değildim. Bayan Gabriella benim adıma korkmadan edemiyordu. Üzerime gelmemesi gerektiğini verdiğim alaylı cevaptan anlamış olacak ki daha fazla konuşmadan hafif adım sesleriyle birlikte kapı sesi duyulmuştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zeus'un Kızı
FantastikEllis, yeni ismiyle Brielle, hiç tanıma fırsatı bulamadığı babasının göktanrı olan Zeus olduğunu öğrenir. Hera'nın lanetinden korunabileceği tek yer olan Melez Kampı'na çağırılır ve tanrı güçlerini kontrol etmeye çalışır. Fakat Ellis'in bilmediği bi...