3. BÖLÜM

90 11 110
                                    

"Sence ailelerimiz ne durumda?"

Vildan uzandığı sıradan Melikeye hitaben konuşurken hala tavana bakıyordu. Günün sonunda aklına gelen ilk şey ailesi olmuştu.

Onun hemen yanındaki sırada uzanan Melike'den cevap gecikmemişti. "Bilmiyorum ama eğer yaşıyorlarsa umarım iyidirler."

Cam kenarında oturan İlknur gözlerini dışarıdan çekip içeriye baktı. Ece, İlayda ve Perihan bir köşede oturmuş durum değerlendirmesi yaparken Vildan ve Melike yan yana çektikleri sıraları yatak gibi kullanıp uzanmışlardı.

Hava yavaş yavaş kararıyordu ve sınıfa hafif bir karanlık çökmüştü. Dikkat çekmesin diye lambaları da açamamışlardı.

"Yardım eder misiniz?"

Ayağındaki ağrıya rağmen ayağa kalkıp arkadaşlarına baktı İlknur. Gözler ona dönerken Ece hızla ayağa kalkıp yanına ulaştı. İlknur'u kafaya takmayan tek kişi ise Melike olmuştu. "Ne oldu? Kötü mü hissediyorsun?"

"Hayır." dedi koluna girip ona destek veren Ece'ye. "Akşam oluyor. Yatacak yer hazırlamalıyız diye düşündüm."

"Uyuyacak mıyız?" diye sordu tedirginlikle Perihan. "Ya bir şey olursa?"

"Olmayacak." dedi aynı sakinlikle İlknur. "Bu kara başka zombi gelemez. O izin vermez."

"Peki." diye araya girdi konuyu uzatmadan İlayda. "Ne yapıyoruz?"

"Duvarın kenarına, yan yana, sıralar dizeceğiz. Çantaları kendimize yastık yapabiliriz ama önce hepsini boşaltacağız. Su, yiyecek veya işe yarar ne varsa hepsini sınıflandırıp saklayacağız." Sonrasında sıralara baktı İlknur. "Eğer şanslıysak bir kaç parça kıyafet de bulabiliriz."

Melike sonunda yerinden doğrulup ayağa kalktı. "Bir an önce başlayalım o zaman."

Tüm kızlar ayrı bir tarafa dağılırken çantaların hepsini karıştırmaya başlamışlardı. Buldukları her şeyi sınıflandırırken bir yandan da sıraları yatak gibi yan yana diziyorlardı. Ancak İlknur'un isteğiyle onun yatacağı masayı cam kenarına koymuşlardı.

En sonunda işleri bittiğinde her bir yığına gururla bakıyorlardı.

"12 şişe tam dolu 7 şişe yarım şişe suyumuz, bir sürü atıştırmalığımız ve 4 saklama kabı yiyeceğimiz var." Diye söze başladı Ece. Onun söylemediklerini Vildan devam ettirdi. "Şansımıza dersleri bedenmiş. Bolca kıyafet bulduk."

İlayda kafasını sallayıp elini arka cebine attı. "Ve..." Diye mırıldandı elindeki üç telefonu gösterip "bunları buldum."

Şaşkınca İlayda'nın elindeki telefonlara baktı genç kızlar. "Demek telefonlarını teslim etmemişler." Diye söylendi Melike.

"Biz de aptal gibi verelim telefonlarımızı." Perihan kollarını göğsünde bağlayıp memnuniyetsizce mırıldandı. Bir bakıma haklıydı. Çünkü telefonları giriş katındaki dolapta kilitliydi ve onlar dördüncü kattaydı.

"Şifreleri var mı?" Ece'nin sorusu ile 'bakmadım' diye mırıldandı İlayda. Bunun üzerine tüm kızlar heyecanla İlayda'nın etrafına toplandı. "Umarım şifreleri yoktur." Vildan umutla mırıldandı.

İlayda ona kafa sallarken elindeki telefonlardan mor kılıflı olanın tuşuna bastı. Yanan ekran ile hafifçe parmağını kaydırdı. Ve aynı anda yüzü düştü. "Pin kodu istiyor."

"Off!" Diyerek elini yüzüne vurdu Melike. "Niye şifre koyuyorlarsa sanki?"

"Daha hiç bir şey belli değil. Diğerine geçelim." Perihan'ın dediği ile İlayda gözlerini telefonlara çevirdi. Mor kılıflı telefonu yanındaki masaya koyarken mavi kılıflı telefonu seçerek onun açma tuşuna bastı. "Lütfen şifre olmasın, lütfen."

KURTULUŞ YOLUNDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin