Ziyaret ve yüzleşme

2.2K 176 7
                                    

Kızlarla eve tekrar girdiğimizde erkekler de kalkmak üzerelerdi. Leyayla Ülkü burda kalmaları için ısrar etselerde kabul etmediler. Onlar gittikten sonra bizde odalarımıza dağıldık. Saat gece yarısını çoktan geçmişti ama ben hala uyumadım. Telefonumu elime aldım. Sanırım yüzleşme zamanıydı.

Tuana: mezarlığa gidiyorum. Hangisi olduğunu biliyorsun.

Telefonu yatağımın üstüne koyup yataktan çıktım. Zaten üstünü değiştirmemiştim. Geniş bir hırka alıp odadan çıktım. Kızlara duyurmadan evden çıkmam lazımdı. Mutfak kapısından yavaşça bahçeye çıktım. Hava soğuk değildi. Bahçeden çıkıp yürümeye başladım. Her şey karmakarışık bir hal aldı, bir yandan kitabın bize verdiği mesajlar, bir yandan çağanın bana karşı olan tavrı. Gerçi ben öyle düşünmüyorum kızlar öyle düşünüyor ama bilmiyorum.

Şimdi ise büyük yüzleşmeye gidiyorum. Benim ondan çaldığım belkide kendimden bile çaldığım yılların yüzleşmesine gidiyorum. Korkuyor muyum?
Evet korkuyorum. Çünkü ben kendimle bile yıllardır yüzleşmiyordum.
Eldivenlerimi yukarı çekip elimden çıkmasını engelledim Ve ellerimi hırkamın cebine koydum.
Mezarlığın kapısına vardığımda olduğum yerde durup derin nefes aldım.

Mezarlığa girdiğimde adımlarım geri geri gitmemi söylüyordu ama ben inadına ilerliyordum. Yağmur çiselemeye başladı. Bu yağmur damlaları beni temizler miydi? Sonra onu gördüm mezarın önüne çökmüştü,benden önce gelmişti. Belki de hep buradaydı. Yağmur hızlanmaya başladı ama umursamadım.
Yanına gitmek istemediğim için mezarın sağ sağ tarafına karşısına oturdum. Toprağa oturup dizlerimi kendime çektim. Bu benim saklanmak istediğimde yaptığım bişeydi.... Ne kadar küçülürsem o kadar görünmez olduğumu sanıyordum ama işe yaramadığını içten içe biliyordum. Yağmur üstümüze üstümüze yağdı ne o umursadı ne de ben ...

" sabah kalktım. Annemi mutlu etmek istedim." Diyerek başladım.. bir yandan da toprağı seviyordum. Yağmur hızlanmaya başlamıştı heryer çamur oldu ama umursamadım. Okşadığım toprak Bile çamur olmuştu. Saçlarım sırılsıklam oldu.
" dedim ki kalkıp kahvaltı hazırlayayım bir gün de o oturup yesin. Kalktım yataktan, mutfağa gittim. Kasenin içinde meyveler vardı. Elma çok severdim ben biliyorsun."
Gözyaşlarım yağmura karıştı.
" elmayı yemek için elime aldım. Ama bir anda elimde simsiyah oldu çürüdü..."
Annemin mezar taşına baktım. Gözlerimi kapatıp burnumu çektim.
" çok korktum. Yanlış gördüm sandım, bir elmaya daha dokundum.... Yanlış görmemişim. Odama nasıl gittim kendimi nasıl yatağa sakladım hatırlamıyorum bile."

Onun kafasını kaldırıp ban baktığını hissedince bende kafamı kaldırdım. Savaş tiryaki de ağlıyordu.
" sonraki günler en ufak temaslardan bile korkmaya başladım. Bir süre sonra çıplak elle dokununca olduğunu anladım ama bir çözüm bulamadım. Sen hiç farketmedin.... Belki de hiç umursamadın... tuana neyin var diye gelip sormadın... Annem bir tuhaflık olduğunu anlamış, bir kere gelip sordu bana neyin var dedi. Bana dokunmasından o kadar korkuyordum ki kendimi yorganın altına saklıyordum. O da üstelemedi gitti. O yorganın altında ağlaya ağlaya uyuyakalmışım. Sonra annem beni uyandırmaya geldi. Tuana diye seslendiğini hatırlıyorum."
Kafamı mezar taşına çevirdim. Ağzımdan bir hıçkırık kaçtı ama gülümsedim.
" seslendin değil mi anne ? Ben doğru duydum."
Cevap yok.....

" sonra kolumda bir dokunuş hissettim. Sıçrayarak uyandım annemin kafası yatağa düşmüş, simsiyah olmuştu.... Sen yoktun evde, dokunmaya Korktum. Saatlerce bir de onun başında ağlarken uyuyakalmışım. Sonrada söyleyemedim. Zaten sen beni bırakıp gittin... kendimi katil gibi hissediyordum. Bi süre evden çıkmadım. Eldiven kullanmaya başladım. Eldiven korktuğum endişeli olduğum anlarda bile işe yaramıyor."

      En son dayanamayıp hıçkırıklarımı serbest bıraktım. Ben bağıra bağıra ağladıkça yağmur hızlandı.
" tuana ağlama.." dedi ama o da ağlıyordu. Ayağa kalkacağını anlayınca elimi kaldırdım.
" otur kalkma, sana da bişey olmasın."
Mezar taşına baktım. Ağlamaya devam ediyordum. Yağmurun sesine hıçkırıklarım karışıyordu
" anne çok özür dilerim, çok özür dilerim affet beni.."

         Hıçkırıklarım zar zor azaldığında gözlerimi mezar taşından çektim. Abime baktım. O da dağılmıştı. Artık gitmem gerekiyordu.
" benim bir abim yok." Dedim kısılan sesimle.
" benim abim o gün, bana silah çektiği gün öldü."
Uyuşmuş ayaklarıma ve dönen başıma rağmen ayağa kalktım.
" bi daha da beni arayıp sorma."
Annemin mezar taşını öptüm.
" yine geleceğim anne." Diyip yürümeye başladım. Yağmur hala çok hızlı yağıyordu.  Her yerim çamur olmuştu, çok ıslanmıştım ama umursamadım.
Mezarlıktan çıkıp kendimi yolun ortasına attım. Yürümeye başladım. Gözyaşlarım yağmurla karışıyordu.

    Donuk bakışlarla yağmuru bile umursayamadan önüme bakıyordum. Çok halsiz hissediyordum. Sanki yer ayağımın altından çekildi. Korna sesi duydum. Gerisi yok...

Dokunuş Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin