Sayfayı takibe alıp. Annesini aradı. Annesi kızının sıcak kanlı kolay kaynaşabilen biri olduğunu biliyordu fakat bu kadar çabuk beklemiyordu. Biraz tereddüt etse de sorun etmedi evde konuşurlardı. Kızına güveniyordu.
Yolda "Ay zehra beni şurada çek bak haberim yokmuş gibi çek." diyen Betül' e zehra göz devirdi. Ve gülmeye başladılar.
"Hayır bıkmadın da şu pozlardan. Haberin var işte nasıl çekeyim öyle ben anlamadım ki?!" diye sitem ediyordu Zehra.
Hifa'nın gerginliği geçmişti. Gerçekten sevmişti bu kızları.
Biraz sonra camiyi görmesiyle heyecanı arttı. Nasıl da müthiş heybeti ile durmaktaydı. Derken ezan okunmaya başladı. Şehrin her yerinden yankılanan o müthiş çağrı.
İcabet etmek lazımdı. İçi titredi hem ürpermek hem de huzur bulmaktı bu.Dışı başka içi bambaşka güzel olan heybetli camiiye girdiler. İnsanlar namaza hazırlanıyordu bir bir yerini alan cemaate eğilip aşağıya baktı o kadar güzel görünüyordu ki. Hani vardır ya gözlerinden kalp çıkan emoji gibi .
Zehra, Hifa'ya yaklaşarak nasıl kılmaları gerektiğini kısaca anlattı.
Allah'ım bu nasıl heyecandı. İmamın o güzel okuyuşuyla huzur içinde, gözü yaşlı, ağlamaklı kıldı namazı uzun uzun dua etti. Tövbe etti bugün yeni bir sayfaydı. Hem dünyada hem de ahirette iyilik istedi. Korkuyordu devam edememekten... Yine bırakırsaydı. Ama bu defa farklı olacaktı inşallah..
Cemaatin bir kısmı dağılsa da bir kısmı duruyor bazıları da camii yi ziyarete görmeye geliyordu.
En son ilkokula giderken Ramazan da Babanne ve dedesi ile gelmişlerdi. Bu huzurlu yerden nasıl uzak kalmıştı ki...
Camiiye çoğunlukla yaşlı teyzelerin dedelerin geldiği bir yer sanardı Hifa gençler de oldukça fazlaydı. Nasıl bu kadar uzak kalmıştı ki, sürekli ertelenmişti. Camii nasıl sosyal bir yerdi aslında. Bir yerde çocuklara birşeyler anlatan bir abla. Başka yerde gençlerle muhabbet eden bir abi.
Bunları düşünürken aşağı indiler.Camiiyi dolaşıp, izlerken kafasını kaldırmasıyla önünde bir genç beliriverdi. Göz göze geldiler. Çocuklara birşeyler dağıtıyordu. Nasıl da nur yüzlü, uzun boylu, sevecen güler yüzlüydü.
Hifa kendi kendine "Yok artık Hifa camiidesin ne diyorsun. Ne hoş ahireti için gerçekten hazırlanan insanlar var, sen yolun başındasın koş anca yetişirsin." diye içinden geçirdi.Derken yanına bir çocuk yaklaştı elindeki keki uzatarak:
"Bu da size " dedi."Nereden çıktı bu, sen yeseydin tatlım."
"Benim var ki. Bak şuradaki abi dağıtıyor bu da sizinmiş" dedi.
Çocuk eliyle biraz önce gördüğü genci gösterdi, istemsizce bakıp gülümsemişti Hifa.
Teşekkür etti ve çocuğa kaç yasında olduğunu sordu. Minik bir sohbetten sonra gitme vakti gelmişti....
"Hoşgeldin Hifa nasıl geçti günün?"
"Hoşbuldum anne, iyiydi güzel arkadaşlar tanıdım, sanırım bu okul bana iyi gelecek." Dedi. Vakit buldukça şehrin camiilerini geçecekti, kendini derslere boğmayacaktı.
"İnşallah annecim. Yarın babanın akrabaları gelecek akşama memleketten."
"Öyle mi, kim, ben tanıyor muyum?"
"Sen çok küçükken görmüştün hatırlamazsın baban'ın kuzeni. Oğlu burada okuyormuş. Burada da işleri varmış bize de uğrayacaklar biz de yemeğe davet ettik ailecek."
"Hımm peki." Diye geçiştirdi doğrusu ilgisini çekmemişti.
Ellerini yıkayıp gelen hifa ile akşam yemeğini yediler. Ders çalışmak üzere odasına çıkan hifa geceye kadar ders çalıştı malum yarın misafir varsa derse vakit kalmayabilirdi.
...
Hifa o güne sakin başlamıştı. Güzel verimli bir gün oluyordu. Kızlarla ders çalışıyor, sohbet ediyorlardı. Öğle ezanı okunmaya başladı o an dün namazları bahaneler, ertelemeler ile kaçırdığını sabah namazına ise uyanamadığını hatırladı. İçten içe kızdı kendisine ve kızlar bir şey sormasın diye dua etti.
Zehra:
"Ayy aranın bitmesine az kalmış hadi namaza inelim." dedi
Betül ve Selin abdestlerinin olduğunu söyleyerek gittiler.Geriye Hifa ve Zehra'ya abdest almaya gitmek kalmıştı.
İçten içe vesvese ile nasılsa diğer namazları kılmadın bunu da kılma yarın diyen şeytanı susturmayı başarmıştı.
Şimdi huzurunda huzur bulma zamanıydı. Abdest ferahlığı seccade serinliği ve secde huzuru tarifi yoktu....
"Annem ben geldim."
"Holgeldin, gel salondayım "
Diyen annesi yine bütün evi kaldırmıştı ayağa. Her yer bal dök yala olmalıydı annesine göre. Gerçi titiz annesi misafir olmasa da hep temizlerdi.
"Anneee yine mi koltuklar ? Yoksa benim odamı da mı?"
"Birazcık sadece " diye gülen annesi "Merak etme eşyaların yerlerini değiştirmedim , ama en sevdiğin tatlıdan yaptım"
diyerek gönlünü almıştı. Akşam ziyafet olduğu mutfaktaki konulardan belliydi döktürmüştü Hatice sultan.
Birkaç bir şey atıştırırken telefonu ile ilgileniyordu.
Geçenlerde tevafuk eseri ona cevap veren sayfa şimdi,"Ezanlar ederken secdeye davet hep hep yarın diyoruz, kim bilir o yarın belki kıyamet! (Necip Fazıl Kısakürek)" paylaşımı yapmıştı.
Hemen ayağa kalktı. Ezan yolda okunmuştu ve artık ertelemek olmazdı.Önce babası geldi ardından da misafirler.
Zil çalmasıyla kapıyı açan babası ile annesinin arkasında ilerledi gelenleri tam göremese de hoşgeldiniz hoşbulduk seslerini duyuyordu.
"Hoşgeldiniz, hoşgeldiniz Arifim" diye sarılan kuzenler ve kuzen eşleri . misafirlerin kenara geçmesi ile kapıdan son giren kişiyle hifa oraya bakakaldı.
"Ooo sen de hoşgeldin Talha'm vay maşallah nasıl kocaman adam olmuşsun" diyen babasına gülümseyen camii de gördüğü zarif, uzun boylu, nur yüzlü genç oğlandan başkası değildi.
Gülümseyerek içeri doğu dönen ikili ile Hifa'nın donuk bakışları birleşti.
Talha bir an şaşırsa da gülümsemesini kaybetmeden başını yere eğip yanından geçerken,
"Çin çinli kız Hifa "
Dedi Hifa duymasa da.(Küçülken saçına çin çin yapmayan kız yoktur herhalde.🙈)
Bölümü nasıl buldunuz? Ben çok eğlenerek yazdım.
Sizce gelecek bölümde neler olacak?
Yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın.
🌸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
URVE
Teen Fiction| TAMAMLANDI | Hifa ve Talha Hifa birçok şeye sahip olsa da onlarla tatmin olmamıştı. İçinde bir boşluk vardı. Aşkı fani şeylerde aramıştı. Ta ki Rabbine aşık Talha'yı görene dek. Tevafuk: Kaderin kalbe dokunuşuydu. Bazı imtihanlar, sabır, teslim...