15. Mecnun?

742 56 28
                                    

Arayı çok açmadan gelen yeni bölüm için beni tebrik ediyoruz😁

"Hifa?"

"Efendim Talha?"


"Ben ne zaman bunlardan alacağım?"


Bebek bezi reyonunun önünde durmuş bakıyordu.

"Ne?" önce gözlerimi kocaman açmış ardından da kıkırdamıştım onun yanına doğru giderken.

"Nasip" dedim usulca koluna bir koala gibi girerken.

"Tabi nasip" dedi imalı bakışlarıyla.

O çok güzel bir baba olurdu da..
Ben de annem gibi bir anne olabilir miydim acaba? Sabırlı, sevgili ve anlayışlı büyütebilir miydim?
Aslında bunlar sürekli kovmaya çalıştığım düşüncelerdi çünkü endişeler vesveselere dönüşüyordu nihayetinde Allah nasip edecekse bir evlat o en başta bir kuldu ve Yaratan onu büyütecekti. Rabbim büyütsün onu korusundu. Evet zaman zor bir zaman, bizim imtihanımız, bizim farkımız da bu zor zamanda Hanne olmak, Meryem olmak, meryemler yetiştirmek. Sahabe ruhlu çocuklar yetiştirmek, Selahaddine hasretiz de neden selahattin olmuyoruz? Neden Selahattin yetiştirmiyoruz? Herkesin kendi yapısına mizacına uygun yapabileceği vazifeleri vardır. Bir yerde birileri bizi bekliyor. Allah için ihlasla çabalamalıyız ya! bu en mühimi. Bazen ne kadar uğraşsan da olmaz zira Nuh(a.s) ın da Kenan'ı vardı. Hz. İbrahim'in babası da inkarcıydı. Yani alimden zalim, zalimden alim olabiliyordu bu da bir çeşit imtihan.
Fakat imtihan ihtimallerini düşünüp gelecek endişesi duymak değil mesele. Mesele anı yaşayabilmek. ANI DOĞRU YAŞAMAK!

Mutfakta bir yandan akşam yemeğini hazırlıyor, bir yandan da akşam Talha ile yapacağımız ders için video izliyordum. Her hafta bir gün bir konu hakkında araştırmalarımızı paylaşıyor, sohbet ediyor, o konu üzerinde derinleşiyorduk. Eh, Babam da zorunlu dinleyicimiz oluyordu. Bazen dinliyor gibi yapıp başka alemlerde geziyor bazen bize katılıyordu.
Ne güzeldi helal dairesi.
"Helal dairesi geniştir, keyfe kafi gelir; harama girmeye hiç lüzum yoktur."
(Bedüzzaman)

Okul açılmış yoğun, koşuşturmacalı günler geçiriyordum.
Elhamdülillah.
Koşturabilmek de güzel değil mi zaten.
Koşacak bir ayak, konuşaka bir dil, duyacak bir kulak, yaşayacak bir şehir bir ev, sevecek bir kalp..
Onca nimet...

Bulaşıkları ben makineye dizerken Talha da çaylarımızı dolduruyordu.
Bugün denedeğim yeni tatlıyı da tabaklara koyup içeri geçtim.

Ben içeri girer girmez Talha günün konusuna ilişkin ayeti haykırdı,

"Ey insan sonsuz Kerem sahibi olan Rabbine karşı seni ne aldatıp gururlandırdı?"
(İnfitar 6. Ayet)

Burukça tebessüm ettim. "Hakikati duyup bilip de bilmeden gelmemiz, görmemiş gibi sanki inanmamışız gibi yaşamamız ilginç değil mi?"

"Hem de çok, aslında bu da bizi kandırmaya çalışan nefis yüzünden." dedi. Konuya girmiştik bile.
Çayımdan bir yudum alıp devam et diye işaret ettim.

"Okuduğum bir kitap nefisten bahsediyordu. Bizi kandıran o bir hayırdan engelleyen, unutturan, her defasında yolumuza taş koyan.
Tabi bu demek değil ki, eee benim nefsim var o yüzden böyle yapıyorum.!

"Herkesin nefsi var. " dedim lafını bölmekten ziyade ona katıldığımı belirtmek için.

"Aynen, insan olmak bu zaten diğer türlü ya melek olurduk ya hayvan. Oysa nefsine rağmen iradenin doğru yönde kullanabiliyorsan ne mutlu öyle değil mi?"

URVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin