10. Sevmek

946 72 34
                                    

Dünya çok garip hem mutlu hem üzüntülü nasıl olabiliriz?
Bir yarı kış, bir yarı yaz gibi...
Belirsiz cümleler gibi...
Ve bitmeyen gibiler gibi...

Babam içeride uyuyordu. Akşama doğru annemle hastanenin bahçesine oturmuş konuşuyorduk.

"Ne düşünüyorsun?"

"Ne düşünebilirim ki anne her şey çok garip sanki bir rüya gibi yada kabus.. Onu bile anlamıyorum."

"Hayatın gerçekleri bunlar. İnşallah mutlu olursunuz annecim."

"Yaa anne."

"Nee var? "

"Ben kabul ettiğimi söylemedim."

"Sen bilirsin ama Talha maşallah çok efendi çocuk. Hakkınızda hayırlısı olsun."

"Anne babamla konuşamadım, ona soramadım ama nereden çıktı bu mevzu yani neden?"

Annem durgunlaştı "Baban seni gerçekten çok seviyor, şimdi ise sanki içine doğar gibi yani." deyip yüzünü buruşturdu burnunu çekti dolan gözlerini yok sayarak hala güçlü görünmeye çalışıyordu. İçi yorgun ama dışarıya neşeli görünen içinde hep umudu taşıyan anacım.

"Anne ağlayabilirsin. " dedim elimi omzuna koyarak ben çoktan açmıştım çeşmelerimi. Güçlü ve sarsılmaz görünmek zorunda değil di ben hiç anneme çekmemişim.

"İşte bana kalırsa daha erken, küçüksün bunlar ilerde tatlı tatlı yaşayabileceğimiz şeyler ama baban Sürekli öleceğini düşünüyor ve kendince senin en mutlu anını görmeyi istiyor ne düşündüğünü anlayamıyorum sanki son isteği gibi konuşuyor birde." dedi sonlara doğru titreyen sesiyle.

Ben anneme sarılmış teselli etmeye çalışırken, en çok teselliye ihtiyacı
Olanın kendim olduğunu bilmiyordum.

"Aghh her neyse." dedi gözyaşlarını silip. Kafamı kaldırdığımda Talha'nın elinde çaylarla geldiğini gördüm. Ben gittiğini sanarken o hala buradaydı.

"Hatice teyze iyi misin?" dedi.

"İyiyim iyiyim." annemin hala güçlü görünmeye çalışmasına içimden göz devirdim.

"Sağol evladım." dedi çayından bir kaç yudum içip ardından

"Ben bir Hasan' bakayım." diyerek ayaklandı. İçimden bir ses bunu bizi konuşmak üzere yalnız bıraktığını söylüyordu ama neyse..

Ve annem gittikten sonra etrafa çöken derin sessizlik. Bankın bir kenarında o bir kenarında ben. Dışarıda izleyeceğim bir halı deseni de yoktu oysa tövbe Ya Rabbim. Bir şeyler söylemem gerektiğini hissediyordum. Derin nefes aldım.

"Talha?"
Gözlerini yavaşça bana çevirip "hım?" dedi.
Ama öyle güzel de 'hım' denilmez ki Evet Hifa devam et tatlım. Ne diyecektin.

"Şeyy ben... Yani sen neden kabul ettin? Eğer istemezsen..." dedim hiç ona bakmadan.

Cevap vermedi. Uzaklara dalmıştı sanki yavaşça ona döndüm ne yani yoksa babam mı zorlamıştı nasıl ama neden?

O an oradan kaçıp gitmeyi istedim beni duymaması imkansızdı, cevap vermeye tenezzül de mi etmemişti? Sinirlendim.

Hemen ayağa kalktım koşar adım yürümeye başladım içeriye doğru sanki ilerliyemiyordum kalbim halatlarla bağlıydı da geri çekiyordu beni. Bir kaç adım atmıştım paşam nihayet konuşmaya karar vermişti ki
arkamdan "Yok öyle bir şey." dedi.
Durdum,
"Nasıl bir şey?"

"Afff." dedi. Eliyle saçlarını karıştırırken.

"Bence senin kafan çok karışmış hiç bir şeye mecbur değilsin, babamın dediklerini felan da unut gitsin, hayatına bak sen.!" söyleyeceklerimi sinirle bir çırpıda söyleyip arkamı döndüm. Bu neydi canım kocaman adam oyun mu bu? Sinirlenince ağlardım ben. Düşmeye hazır damlalar inmeye başlamıştı keşke bu kadar sulu göz olmasaydım. Sabır Allah' ım sabır.

URVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin