7

810 51 9
                                    

🍀

Sehpaya dağılmış yemek paketlerini toplarken aklım çok başka yerlerdeydi. Az önce fark ettiğim gerçek, iç dünyamı alt üst etmişti. Sadece iki gündür tanıdığım ve adam akıllı görmediğim birine karşı bu kadar yoğun duygular beslememin normal olmadığının farkına varalı çok olmuştu ama bu durum onun her an yanımda olmasını istememe engel değildi. Aşığım, diyemezdim; bunun için çok erken olduğunu biliyordum ama hislerimin peşinden gitmeye de kararlıydım. Bu işin sonu nereye varır Allah bilirdi ama denemekten zarar gelmezdi sonuçta.

Acaba kafamı duvara sürtüp aklımı sustursam çok abartı olur muydu?

Koltuklara kurulmuş olan iki arkadaşımın ve hoşlandığım beyin garip bakışlarına mazur kalacağımı bilmesem yapardım.

Hoşlandığım bey... Ne de çok yakışmıştı ağzıma!

''Ayseri, ne kırıtıp duruyorsun?''

Evren'in sesini duyunca girdiğim transtan sıyrılıp hemen toparlandım. Yüzümde dışardan bakan birine deli olduğumu düşündürecek bir sırıtış vardı. Öksürüyormuş gibi elimi ağzıma götürdüm ve gülüşümü gizlemeye çalıştım. Mümkün değildi ki!

Daha fazla rezil olmamak adına poşetleri alıp mutfağa geçtim. Poşetler çöp kutusuyla buluşurken bir elimi göğsümden fırlamak üzere olan kalbime bastırdım. Heyecandan ve mutluluktan bayılacak gibiydim. 

Bir öksürük sesi geldiğinde yerimde sıçrayıp arkamı döndüm. Ertuğrul, mutfak kapısının girişinde dikilmiş, bakışlarını başımın üstündeki bir noktaya dikmişti. Kalbim sanki mümkünmüş gibi daha da hızlandı. Adam bana bakmıyordu bile!

''Su verebilir misin, hatun?''

Başımı sanki evlilik teklifi duymuşum gibi bir hevesle sallayıp tezgahın üstünde duran sürahiye atıldım. Dolaptan çıkardığım bardağa doldurup ona uzattığımda elime değmemeye dikkat ederek almış ve teşekkür etmişti. Yanımdan geçip sandalyeye oturdu ve besmele çekerek suyu birkaç yudumda bitirdi. Bardağı masaya bıraktı. Her hareketini o kadar dikkatli inceliyordum ki fark etmemesi imkânsızdı. Bakışlarını bana çevirdi. 

''Ne için öyle bakarsın?''

Bakışlarımı çekemeden yutkundum. 

''Nasıl bakarım?''

Ağzını açıp konuşacağı esnada Armağan mutfak kapısından kafasını uzattı. Ya bu yelloz neden her yerden çıkıyor?

''Ben gidiyorum Ayseri. Yarın alışverişe çıkacağımızı unutmadın, değil mi?''

Başımla onaylarken sesimi bulmaya çalışıyordum ama kelimenin tam manasıyla içime kaçmıştı. Evren de Armağan'ın yanına gelip bakışlarını üstümüzde gezdirdi. 

''Ben de çıkıyorum Ayseri de... Bu adam burada mı kalacak?''

Ben 'evet' derken aynı anda Ertuğrul da 'hayır' demişti. Şaşkınlıkla ona baktım. Nereye gitmeyi planlıyordu acaba?

''Pardon da sen nereye?''

''Daha önce de söyledim hatun. Bir sefer öyle icap etti lâkin aynı çatı altında konaklamamız makul değildir.''

''Saçmalama Ertuğrul. Gidecek yerin olmadığını söyleyen sendin. Bu soğukta yaralı halinle nereye gideceksin Allah aşkına?''

''Benimle kalabilir.''

Üçümüzün de başı Evren'e döndü. Bir an o da ne söylediğinin farkında değilmiş gibi görünse de hemen duruşunu düzeltip boğazını temizledi. Halka sesleniş yapacaktı sanki!

Mutlu Günler SandalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin