10

826 56 18
                                    

🍀

Elimdeki karneleri öğretmen masasının üzerine koyup bakışlarımı sıralarında oturan öğrencilerime çevirdim. Bugün sömestr tatiline giriyorduk. Tatillere bayılırdım! Sonunda sevdiceğime kavuşabilecektim. 

Ertuğrul iki haftadır Evrenle birlikte kalıyordu. İlk hafta neredeyse her gün yanına gitsem de bu hafta karne hazırlıkları yüzünden gidememiştim. Sadece bir kez telefonla aramıştım, onda da salak gibi ezan vakti aradığım için hemen kapatmak zorunda kalmıştım.  

Derin bir nefes alıp karneleri poşet dosyadan çıkardım ve motivasyon konuşması yapmak için boğazımı temizledim. 

''Eveeet. İyisiyle kötüsüyle koca bir dönemi geride bıraktık. Hepiniz çok gayret gösterdiniz. Tabi bazılarınız bir dayak hak ediyor ama olsun.''

Herkes gülünce ben de güldüm. Seviyordum valla bu kerataları.

''Hepinizin çok iyi yerlere geleceğinden eminim. Ama bu yolda unutmamanızı istediğim tek bir şey var.'' Elimdeki karneleri havaya kaldırıp salladım. ''Burada yazan hiçbir sayı sizin değerinizi göstermez. Kendinizi şu kağıt parçasına bakıp yargılamayın. Hiçbir şey sizden daha değerli olamaz.'' Omuz silktim. ''Herkes doktor, mühendis olmak zorunda değil. İnsanların sizi kalıba sokmaya çalışmasına izin vermeyin. Sadece bir tane hayatınız var. Hayalleriniz sizden bir adım önde yürüsün ki gideceğiniz yolları şaşırmayın.''

Herkes sessizce yüzüme bakmaya devam edince sırıttım. ''Neyse yeter bu kadar ciddiyet. Karnelerinizi vereyim de gidin Burger King falan yiyin.''

Yarım saat içinde öğrencilere karneleri dağıttıktan sonra çantamı alıp sınıftan çıktım. Samet her zamanki gibi koridorun ortasında durmuş beni bekliyordu. Geçen iki haftanın değiştirmediği tek şey de buydu galiba. Adam takmıştı resmen kafayı.

Derin derin nefes alıp adımlarımı ona doğru çevirdim. Bu işi kökten çözmem gerekiyordu. Yanına yaklaştığımı fark edince gülen gözleri beni buldu.

"Samet Bey. Daha ne kadar beni rahatsız etmeye devam edeceksiniz?"

Gülen yüzü asılsa da bozuntuya vermemeye çalıştı.

"Rahatsız ettiğimi sanmıyorum."

"Ama rahatsız ediyorsunuz ve ben buna daha fazla katlanmak istemiyorum. Sizi kırmamak için elimden geleni yaptım ama eğer bu şekilde devam ederseniz sizi şikayet etmek zorunda kalacağım. Ve inanın bunu istemiyorum."

Sinirle ellerini kıvırcık saçlarının arasından geçirdi. Uzanıp kolumdan yakaladı ve çekiştirmeye başladı. Kolumu kurtarmaya çalışsam da başarılı olamıyordum.

Ay adam bizi kuytu köşelere götürmesin Ayseri!

Korkuyla elini daha sert itmeye çalıştım. Koca okulda kimse yok muydu gerçekten! Daha klişe olamazdık herhalde!

"Samet Bey ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Bırakın kolumu!''

Beni asla ama asla takmayıp ilerlemeye devam etti ve okulun malzeme odasından içeri girdik. Beni hafifçe içeri ittikten sonra kapıyı kapattı. Sinirden yüzümün kızardığını hissedebiliyordum. Çaktırmamaya çalışarak etrafıma bakındım. Bana saldırmaya kalkarsa kendimi savunacak bir şeye ihtiyacım olacaktı. 

Öncelikle sakin sakin konuşsam iyi olurdu. Sonuçta tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır derlerdi.

''Bakın Samet Bey. Gelin sakin sakin konuşalım. Bu sorunu konuşarak da çözebiliriz.''

Mutlu Günler SandalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin