Helloooooooooo
Öncelikle hepinizden bu kadar uzun zamandır ortalıklarda olmadığım için özür diliyorum :(
Ben üniversite üçüncü sınıf öğrencisiyim ve ailemden uzakta başka bir şehirde okuyorum. Normal şartlarda kalacak yerim hazırken ön kayıt yaptırdığım yurdun erkek yurduna çevrildiğini öğrendim ve tabiri caizse biraz sokakta kaldım. Git gel eşya topla falan derken ev baktım fakat ev fiyatları malum bildiğiniz gibi. KYK'ya başvurdum, yedeklere kaldım ve ilk faz yerleştirmeden sonra sıralamam maalesef ki düşmedi. Misafirhaneye yerleştirildim, daha sonrasında KYK'ya kabul edildim ve kendi odama yerleştim. Okul başladı derken o hengamede yazmak için hiç fırsat bulamadım ve kafamı da toparlayamadım. Tekrardan hepinizden özür diliyorum ve keyifli okumalar diliyorum efenim :*)O sokakta ne kadar kaldım, eve nasıl döndüm; hatırlamıyorum. Dizlerime sardığım kollarımı çözüp ayağa kalktım. Kalkmamla başımın dönmesi bir olmuştu. Koltuğun koluna yaslanıp dengemi bulmaya çalıştım. Gözlerim ve burnumun ucu sızlıyor, başım deli gibi ağrıyordu. Kendime gelmeyi denesem bile başarılı olamıyordum.
Gidişi bu kadar acıtmamalıydı ama öksüz kaldığımda bile canım bu kadar yanmamıştı.
Kararan gözlerimi umursamadan kendimi banyoya sürükleyip elimi yüzümü yıkadım. Gidişinin izlerini hâlâ yüzümde taşırken aynaya bakmak istemiyordum. Yüzümde iz bırakan sulara karışan gözyaşlarımı durdurmak istesem de başarılı olamıyordum. Onu ne zaman hayatımın merkezi yapmıştım? Ne zaman içime bu kadar işlemişti?
Kapının çalındığını duyduğumda hâlâ akan musluğu kapatıp banyodan çıktım. Ağır adımlarla kapıya yürürken zil beşinci kez çalıyordu. Gecenin bir vaktinde kapıma dayanan her kimse benden ağır bir küfür yemeye hazır olmalıydı.
Kapıyı açınca karşımda Evren'i gördüm. Evren'i görünce bile aklıma onun gelmesinden nefret ettim. Boğazımdan kaçan hıçkırıktan da hızlanan gözyaslarımdan da nefret ettim.
Bir şey demeden içeri girdi ve başımı göğsüne bastırdı. Hıçkırıklarım evimin koridorunda yankılanırken Evren ayakkabılarını çıkardı ve beni kucağına alıp salondaki koltuğa bıraktı. Salondan çıkıp birkaç dakika sonra geri geldiğinde elinde bir kupa tutuyordu.
Bardağı sehpaya bırakıp kendisi de sehpanın üzerine oturdu. Sehpamı kırmasa iyi olurdu çünkü bir sehpaya para ödemek istemiyordum.
Hıçkırıklarım yavaşlayınca kupamı uzattı. İçinde papatya çayı olduğunu gördüm.
“Neler oluyor Ayseri?”
Suratındaki ifade ne kadar sinirli ve üzgün olduğunu gösteriyordu. Kendi ruh halimle onu da böyle etkilediğim için kendime sinirlendim.
“Terk edildim Evren. Hem de olmayan ilişkim tarafından.”
Kaşları çatıldı. “Ne demek terk edildim? En son Ertuğrul ile konuştuğumda her şey yolundaydı.”
Oturduğum yerde dikleştim. “Ertuğrul'la mı konuştun? Ne zaman?”
“Öğlen konuştuk. Senin uyuyakaldığını ama iyi olduğunu söyledi. Daha sonra birkaç defa aradım ama ulaşamadım. Seni de aradım, sen de açmayınca evine geldim.”
Ertuğrul eve gitmediyse gecenin bu saatinde, bu soğukta neredeydi?
Ben cevapsız kalınca sesini yükseltti.
“Kızım sana diyorum cevap versene! Neler oldu?”
Sertçe burnumu çektim.
“Ya biz dün yanlışlıkla biraz yakınlaştık. Sonra baya oturduk konuştuk sohbet ettik, sabah ezanında ben uyuyakalmışım. Bir uyandım bana ters ters davranıyor yüzüme bakmıyor. Ben mutfaktayken hiçbir şey demeden çıktı gitti. Peşinden gittim, bana umut veremeyeceğini falan söyledi. Ben gideceğim, dedi.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mutlu Günler Sandalı
أدب المراهقين''Destuuuur! Az edep hatun!'' Hatun dedin ya, işte orada bir yakınlaştık seninle... *Bu kitaptaki tüm kişi, kurum ve kuruluşlar hayal ürünü olup, gerçeklikle hiçbir bağlantısı bulunmamaktadır. Tamamen mizah amaçlı yazılmıştır.*