🍀
''Ay bak sana mavi çok yakışır. Bunu da dene.''
Ertuğrul'un eline tutuşturduğum milyonuncu gömleğe bakarken, suratı sinirden kızarmaya başlamıştı. Yaklaşık üç saattir Evren'in mağazasındaydık, içeri girer girmez çalışanlar etrafımızda pervane olmaya başlamıştı. Deneme kabinlerinde sadece Ertuğrul ve ben vardık. Evren, Armağan'a elbise bakmak için kadın kıyafetleri olan bölümdeydi. Ben de genel olarak Ertuğrul'un yanında dursam da o kabinde üstünü değiştirirken koşa koşa gidip Armağan'a seçtikleri elbiselere bakıyordum. Yorulmuştum ayol oradan oraya koştururken!
''Bence de mavi size çok yakışır.''
Bakışlarım yanımızda dikilen görevliye kaydı. Ellerini önünde birleştirmiş, al al olmuş yanaklarıyla Ertuğrul'a cilve yapıyordu. Tek kaşım havalanırken kollarımı göğsümde birleştirdim. Cinai potansiyelim git gide artarken kız sonunda ona olan bakışlarımı fark edip bana baktığında öksürüp kendini toparladı. Benim önümde benim adamıma bakamazdı!
Ertuğrul'un hâlâ elindeki gömlekle dikildiğini görünce sinirli bakışlarımı ona yönelttim. ''Ne dikiliyorsun sen de? Dene şunu.''
Bakışları değişirken o da en az benimki kadar cinai bakışlarla bana baktı. Tek kaşı havalandığında bakışlarını kaçıran ben oldum. Ne yapayım ya! Benden daha korkunç göründüğü kesindi.
''Şuna bir son veresin hatun. Bütün bazarı almak mıdır niyetin?''
Almak için kenara ayırdığımız kıyafetleri görünce hak verdim. Gerçekten de bir gardırobu dolduracak kadar kıyafet ayırmıştım resmen. O giymişti ben seçmiştim. Adama fikrini sormamıştım bile.
''Doğru diyorsun. O zaman üstündekileri çıkar onları da alalım.''
Kabine girip üstünü değiştirdikten sonra sepeti alıp birlikte Armağanların yanına ilerledik. Armağan üstüne göğsüne kadar dekoltesi olan kırmızı mini bir elbise giymişti. Islık çalıp dudaklarımı büktüm. ''Valla taş gibisin mübarek. Erkek olsam atlamıştım üstüne.''
Yanımdaki Ertuğrul bana garip bir bakış attı -bu esnada gözü hiç Armağan'a değmemişti bile. İçim sıcacık olurken gülümsedim. Başka kadınlara gözü bile kaymıyordu.
Ben kıskanç bir insandım sonuçta. Oyardım onun gözlerini!
Boğazını temizlediğinde ne söyleyeceğini merakla bekledim. Hâlâ Armağan'a bakmıyordu.
''Hatun, yanlış anlama, üstüne elbise giymeyi unutmuşsundur.''
Gözlerim şaşkınlıkla açılırken arkadaşlarım da benden farklı değildi. Armağan açık giyinmeyi severdi o yüzden ne ben ne de Evren yadırgamıştık bu durumu. Demek ki Ertuğrul'da durumlar böyle değildi. Kendini ilk toplayan Armağan oldu.
''Elbise zaten üstümde. Ayrıca gayet de normal, neresi açık anlamadım?''
Evren 'bilmiyorum' der gibi omuz silkti. Ardından sırıtıp göğsünü şişirdiğinde kendi egosunu okşayacağını anlamıştım. Kulaklarımı tıkamamaya çalıştım.
''Gayet de güzel oldun Armağanım. Kim tasarladı sonuçta bu elbiseyi?''
Hıh, iyi ki bir tasarımcı oldu başımıza. Gerçi onun yerinde olsam egomu Kaf Dağı'ndan indiremezdik. Mütevazi bile diyebilirdim Evren için.
Ertuğrul'un bana baktığını hissedince ben de ona dönüp kocaman gülümsedim. Onun yanında gülümsemek nefes almaktan farksızdı.
''Sen de böyle şeyler giymezsin, değil mi hatun?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mutlu Günler Sandalı
Roman pour Adolescents''Destuuuur! Az edep hatun!'' Hatun dedin ya, işte orada bir yakınlaştık seninle... *Bu kitaptaki tüm kişi, kurum ve kuruluşlar hayal ürünü olup, gerçeklikle hiçbir bağlantısı bulunmamaktadır. Tamamen mizah amaçlı yazılmıştır.*