Gözlerimi yavaşça araladığımda midemde hissettiğim yoğun ağrıyla yattığım yerde hafifçe kıvrandım. Başımın ağrısı gözlerimi açmama engel olmasına rağmen dişlerimi sıkıp yavaşça araladım göz kapaklarımı. Gözlerim karanlıkta beyaz tavanla buluşurken nerede olduğumu anlamak için kafamı hafifçe sağıma çevirmiştim ve bulunduğum yerin salon olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Kafamın üzerinden gelen saatin tik tak sesini duymamla ağrıyan boynumu yavaşça kaldırdım ve saatin kaç olduğuna baktım.
3'ü 25 geçiyordu.
Uzandığım yerden kalkıp oturur pozisyona geldiğimde ellerimle ağrıyan başımı ovma gereği duymuştum. Birkaç saat öncesine kadar ne yaptığım sorulsa verebileceğim tek cevap içki içmek ve tanımadığım bir kadınla ilişkiye girmek olduğuydu. Bu salona nasıl geldiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Yeterince oyalandığımı fark edip ayağa kalktığım sırada üzerimde yalnızca boxer olduğunu görmemle kıyafetlerimi almak için üst kata, yatak odasına doğru sersem adımlarla yürümeye başladım fakat hala tam ayılmamıştım.
Karanlık odaya girdiğimde odayı sokak lambasının loş ışığı aydınlatıyordu. Hızlıca odaya göz attığımda bakışlarım yerdeki pantolonumda durmuştu. Siyah kumaşı alıp üzerime geçirirken yatakta yüzüstü bir şekilde uyuyan kadına baktım. Üstü örtülüydü, yalnızca saçlarını görebiliyordum bu açıdan. Üstümü tamamen giydikten sonra yavaşça yatağa yaklaştım.
Kadının omzuna dokunup gideceğimi söyleyecektim ki komodinin üstünde parçalanmış elmaları görmemle duraksadım. Bakışlarım yavaşça o yöne dönerken kırmızı elmalardan birinin ortadan ikiye bölünmüş, diğerinin ise ezilerek paramparça olduğunu ve etrafa saçıldıığını gördüm. Ayrıca odaya girdiğimde komodinin üzerinde meyve bıçağı olduğundan emindim ancak şu an yoktu. Meyvelerin dağınıklığını boş verip gece acıkınca yemiş olabileceğini düşündüm.
Yatağın yanına tek dizimle çöküp renksiz dudaklarını gördüğüm kadının yüzüne baktım.
"Adım Felix" dedim. Oldukça derin uyuyor olmalıydı ki sesime karşı hiçbir tepki vermemişti. Elimi yavaşça örtünün üzerinden omzuna koydum ve daha da yüzüne yaklaşıp konuştum,
"Ben çıkıyorum, her şey için teşekkürler." Dedim. Aslında yaptığım şeyden pişmandım. Hayatımda ilk defa kendimi böylesine kaybetmiştim ve büyük bir hata yapmıştım.
Kadının tepki vermemesi üzerine onu uyandırarak söylemeye karar vermiştim çünkü hiçbir şey söylemeden evden çıkıp gitmek kendimi şerefsiz gibi hissettirecekti. Yüzüstü yatan kadının üstündeki örtüyü hafifçe aşağı çekip sırtını açıkta bıraktığımda elime gelen ıslaklıkla kaşlarım çatıldı.
Ne olduğunu anlayamadığım için parmaklarımı birbirine sürttüm ancak hala karanlıktan hiçbir şey göremiyor ve bu taze ıslaklığın ne olduğunu anlayamıyordum. Yavaşça komodinin üzerinde duran gece lambasının düğmesine basıp geri elime baktığımda gördüğüm şey siyah bir koyuluk olmuştu.
Kaşlarım daha da çatılırken kalbim tekledi. Titrek bakışlarım yataktaki kadının sırtına çıktığında kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başlamıştı. Anında gözlerim dolarken dizlerimin üstünde yere düşmüş ve düşerken çarptığım gece lambası da benimle birlikte yere inip paramparça olmuştu. Bu gece bu evde sağlam hiçbir şey kalmamıştı.
Kadının sırtı kan içindeyken titreyen bedenimi umursamadan tekrar ayağa kalktım ve bütün bunların hayal ürünüm olmasını dileyerek tekrar yatağa yaklaştım. Kırılan lamba yüzünden çok bir şey göremiyor olsam da sokak lambasının ışığından yatağın kan içinde olduğunu fark edebilmiştim. Sırtında bir sürü kesik vardı. Derin kesikler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lotus çiçeği, hyunlix
Фанфикbu hikayeyi kendi bencilliklerinde boğulanlara ve kendi düşünceleriyle kendi yapraklarını dökenlere ithaf ediyorum. ağacın yaprakları dökülür, kök dayanır. bağlı olduğunuz zemini koruyamazsanız yapraklarınız dökülür, kurursunuz, bir ağaç gibi, bir l...