o gülümsemedi

91 18 0
                                    

Henüz kapıya yaklaşmamışken Hyunjin yanıma gelip kelepçeli ellerimi tuttu. "Felix, bu yalan makinesi testini yapmanı istemiyorum."

"Hyung..." dedim ona ilk defa. Benden büyük olduğu için en azından bunu gerekli görmüştüm. "Bu insanlara masumiyetimi kanıtlayabilir." Herkes durmuş bizi dinlerken Hyunjin ısrar ediyordu ama artık çok geç olduğunu farkındaydım.

"Bunu neden istediğini anlıyorum ama..." Dedektif Hyunjin'in bedenini ittirip beni odaya soktuğunda Hyunjin kapının ağzından konuşmaya devam ediyordu. "Felix, sanıkların da kendini koruma hakkı var. Yalan makinesi testi duruşma sırasında kullanılmaz, bunu unutma." Eliyle kapanmasın diye tuttuğu kapı sonunda Hyunjin'in yüzüne kapatıldığında odada testi yapacak olan doktor, bir polis, savcı, dedektif ve avukatımın asistanı vardı. Avukatımın kendisi hala gelmemişti ve geleceğini de sanmıyordum. Kapı ağzından Hyunjin'in sesini duyuyordum.

"Ne demek toplantıda? Haberi olduğu halde mi gelmiyor? Müvekkilini önemli bir teste sokuyorlar ama buraya gelmiyor! Siktirtmeyin toplantısını hemen buraya gelecek yoksa..."

Ellerimdeki kelepçeyi açıp beni koltuğa oturttururlarken asistan gelip önümde eğildi ve konuşmaya başladı,

"Bay Lee size 11 soru soracaklar. Bunların sadece 6 tanesi dava ile ilgili olacak. Testin yalan söyleyip söylemediğinizi anlaması zihin durumunuza bağlıdır. Bu yüzden sakin olmanız çok önemli anladınız mı?" Kafamı salladım. Birkaç dakika önce dedektif elimden astım ilacımı almıştı ve şimdi birden bire gelip ilacı tam önümde duran masanın üzerine koymuştu.

"Testten sonra," dedikten sonra geri çekildi.

Ulaşabileceğim bir mesafede ama almamam gerekiyor. Bunu bilerek yaptığını farkındaydım bu yüzden içimden binlerce kez lanet ettim dedektife. Sigaran yanındayken çakmağın olmadığı için içememek gibi sinir bozucu bir şeydi.

Üzerimdeki kıyafeti doktorun yardımıyla çıkarttığımda göğsümün hemen üzerine, karnıma ve sırtıma bedenimi sarmalayacak şekilde kablolar ve cihazlar yerleştirdiler. 5 dakikalık bir hazırlanma sürecinden sonra karşıdaki camdan izlemek üzere polis dışında odadaki herkes çıktı ve karşımdaki doktor konuşmaya başladı,

"Bay Lee yalan makinesi testine başlıyoruz, sorularımı doğru cevaplayacak mısınız?" Nefesimi kontrol etmeye çalışsam da göğsüm istemsizce inip kalkıyordu.

"Evet."

"Bay Lee, kadın mısınız?" Birkaç kere kırpıştırdığım gözlerimi açtım.

"Hayır."

O geceden beri hiç bu kadar heyecanlandığımı hatırlamıyorum.

"Muz sarı mıdır?"

"Evet." Olabildiğince sakin cevap vermeye çalıştım.

"Kurban Kang Seulgi'ye tecavüz ettiniz mi?" Aniden aldığım soruyla kalbim hızla çarptı. Gözlerimi sıkıca yumdum.

Göğsüm hızla inip kalkarken, titreyen nefesimle, "Hayır, tecavüz etmedim" dedim. Ağzımdan zor zar çıkan kelimeler ve kafamı kurcalayan bir sürü düşünce yüzünden doğru düzgün düşünemiyordum. Bir şeylerin ters gittiğini hissediyordum çünkü doktor birkaç saniye gözünü ekrandan ayırıp bana bakmıştı.

"Kang Seulgi'yi bıçakladınız mı?" O an, hiç beklemediğim bir şey oldu. Gözümün önüne gelen görüntü, Seulgi'nin elime bıçağı vermesi ve masada bıçak oyunu oynamamızdı. Bunu düşünmemeliydim, bunun yataktaki bıçaklanmayla bir alakası yoktu.

"Hayır, bıçaklamadım." Gözlerim yanmaya başladı. Eline yanlışlıkla bıçak sapladığım masa oyunundan bahsetmiyordu, sakin kalmalıydım... Bunu düşünmemeliydim.

lotus çiçeği, hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin