en koyu karanlık bile kısık ışıkta kaybolur

97 18 12
                                    

3 gün sonra

"N-neden? Sigaranı getirdim ne istiyorsun?"

"Mentollü olmayan 2 paket sigara ne işime yarayacak?" Karnıma geçirdiği yumrukla yere düştüm. Diğer mahkumlar kollarımdan tutarken Jaebeom üzerime çıktı ve elimi tutup kendine çevirdi. Kendimi sıkmaktan istemsizce yumruk yaptığım elimi zorla açıp konuştu "Ellerin çok küçük bir tecavüzcü bu kadar narin olmamalı." Dedi ve çakmağını çıkarttı.

Beynim yapacak olduğu şeyi algıladığı anda deli gibi bağırmaya başladım.

"Hayır h-hayır! Lütfen özür dilerim lütfen..." Çakmağı çakıp avcumun içine tuttuğunda hissettiğim acı verici sıcaklıkla çığlık attım. Boğazım yırtılırcasına çığlık atarken artık sesim çıkmadığı için inlemekle yetiniyordum.

Jaebeom üzerimden kalkmasının ardından diğer mahkumlarda bedenimi bıraktılar. Yerde acı içinde kıvranıp yanmaktan kanayan elimi tutarken bedenimi tekmeleyip ayağını göğsümün üzerine koydu ve baskı uygulamaya başladı. Göğüs kafesimde hissettiğim acı artık nefes almamı engelliyor öksürüğe boğuyordu beni. Öksürüklerim arasında dolan gözlerimle, buraya gelmekte olan Minho'yu gördüğümde çırpınmamı arttırmıştım çünkü bana yardım etmesini istiyordum.

Jaebeom, Minho'yu gördüğünde sıkkınlıkla nefesini bıraktı ve ayağını üzerimden çekip yerde duran astım ilacımı alıp arkadaşlarıyla yanımdan uzaklaşmaya başladı. Bu sırada Minho birkaç dakika onların uzaklaşmasını beklemiş ve daha sonra yanıma yaklaşıp kalkmama yardımcı olmak için elini uzatmıştı. Konuşacak durumda değildim ve elimdeki acıdan yerimde duramıyordum. Kolumdan destek olurken hiçbir şey konuşmadan revire doğru yürüyorduk. Göğüs kafesim hala ağrıdığı için her an ağırlık yapabilir ve yere düşebilirmişim gibi hissediyordum. Ancak Minho o kadar sakindi ki sanki bütün bunların olacağını önceden biliyormuş gibiydi.

"Kabul et artık teklifimi işte daha ne kadar böyle acı çekeceksin?" Söylediklerine cevap verecek gücüm yoktu bu yüzden yalnızca acıdan uyuşmuş elimi düşünmeye başladım.

Doktor avuç içimdeki yaranın üzerine ilaç sürerken canımın yanmasından yerimden duramıyordum bu yüzden Minho'nun elini sıkıyordum diğer elimle. Kadın beyaz bir bezle elimi sardıktan sonra yeni bir astım ilacı koydu önüme.

"Bu seferlik reçete olarak veriyorum ilacı. Başka iyilik isteme. Bu kayıtlara geçecek ve duruşmada etkili olabilir unutma. Burayı imzala." Kadının ne dediğini umursamadan imzalamam gereken yeri imzaladım ve ilacı masadan alıp derin bir nefes çektim. Arkamdaki duran Minho işimi bitirdiğimi görünce ayaklandı ve konuştu.

"Beni takip et." Güneşin neredeyse batmak üzere olduğu bir saatti, bu yüzden hapishanenin ışık alan çoğu yeri turuncumsu renklerdeydi. Minho önde yürürken boş kafeteryadan geçtik.

"Bu taraftan." Birlikte mutfağa yaklaştığımızda içeriden inleme sesleri geldiğini duydum. Tedirgince Minho'nun arkasından içeriye girdiğimde gördüğüm görüntü donup kalmamı sağladı.

Jaebeom, saçı ve üstü dağılmış bir şekilde yerde dizlerinin üstünde duruyordu. Etrafında Minho'nun arkadaşları olarak tanıdığım bir kaç mahkum ise ona sağlam yumruklar geçiriyordu. Kafasını kaldırdığında yüzünün kandan gözükmediğini gördüm.

Minho, Jaebom'un önünde duran sandalyeye oturduğunda bende hemen Minho'nun çaprazında, geride ayakta durmaya başladım. Ne düşüneceğimi bilmiyordum.

"Park Jaebeom." Dedi Minho ve kafasıyla beni işaret edip, "özür dile." Dedi.

Jaebeom ağzından gelen kanı yere tükürüp "Şaka yapıyor olmalısın. Bilirsin gururlu bir insanım." Dedi sırıtarak. Yandan Minho'nun yüzüne baktığımda yüzünün belli yerlerinde sinirden damarlarının çıktığını gördüm. Buraya gelirken yaktığı sigarasından derin bir nefes alıp Jaebeom'un yüzüne ağır bir yumruk indirdi ve bunu bir kaç kere daha tekrarladı. Adam daha fazla dizlerinin üzerinde duramayıp sola doğru devrilirken vücudu kasılıyordu.

lotus çiçeği, hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin