Geçen yarım saatin ardından Hyunjin dava ve olayla ilgili bütün detayları öğrenmiş, avukatım olduğuna dair belgeleri aileme imzalatmak üzere hazırlatmıştı. Ben de o sırada karakola gelen anne ve babamla görüşmüştüm. Şu anda karşımda bana dava hakkında bir şeyler anlatan Hyunjin'i dinliyor ve bir yandan ailemle olan görüşmem yüzünden akan burnumu çekiyordum.
"İlk olarak tutuklama emri çıkarmadıklarından emin olmalıyız, çıkarmayı başarırlarsa başımız çok ağrıyacaktır." dedi ve devam etti, "Dedektif Bang Chan ile tanıştın mı?" bahsettiği ismi zihnimde canlandırırken polislerin yaşlı dedektife Bay Bang diye seslendiklerini hatırladım ve ismi tanıdım. Fazla beklemeden kafamı salladım.
"Evet."
"Sana zorla itiraf ettirdiklerini söyle." dedi hızlıca.
"Ama zorla yapmadı." kafasını kaldırıp birkaç saniye yüzüme bakıp düşündü.
"Benim tanıdığım dedektif Bang'ın tarzı değildir bu ama her neyse. O zaman... Yasal haklarını söylemeyi falan unuttular belki de?" dedi çatık olan kaşlarını havaya kaldırıp soru sorar gibi. Sorusuna karşı kafamı sallamak zorunda kalmıştım çünkü söylemişlerdi, bileklerime kelepçe geçiren polis hepsini saymıştı.
"Küfür falan da mı etmediler? Aşağılık herif nasıl yaparsın diye falan." derin bir iç çektim. Onun iç çekişi de beni takip ederken mırıldandı "Bu kötü oldu." elindeki dosyayı kapatıp gözlerimizi birleştirdi. Gözlerindeki altın rengi kahveler beni büyülüyordu, hele ki gözünün altındaki beni, gözüm oraya kayıp duruyordu.
"Şu andan itibaren polis ve savcılık hikayelerini düzgün yazmak için uğraşacak. Kanıtları kendi versiyonundan geçirecek ve biz de kendi hikayemizi anlatacağız, anladın mı?" onu dinliyordum ama ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. "Yargıçlar kimin hikayesi daha inandırıcı ve doğruluk payı yüksek ise onu seçecek." korkutucuydu. "İşte duruşma bu şekilde gerçekleşir, asla gerçek doğruya bakmazlar bu yüzden çeneni kapalı tutacaksın." Kafamı salladım.
Başım yere eğikti ve parmaklarımla oynuyordum. Hislerime bir anlam veremiyordum, hüzün vardı sadece. Kendime üzülüyor, aileme üzülüyor, yaşadığım haksızlığa üzülüyordum.
"Şu andan itibaren o olaydan o gece diye bahsedeceğiz, anladın mı? O gece. " yere bakıp paçalarımı birbirine sürterken sessizce kafamı salladım tekrar.
"Felix, beni dinliyor musun?" Hyunjin önüme eğilmiş bana bakıyordu. Ne ara önüme gelip yüzüme bu kadar yaklaşmıştı bilmiyorum fakat onu fark ettiğim anda hızla kafamı kaldırıp yüzünü geri çekmesini sağladım.
"Affedersin, kafam çok karışık." dedim elimi anlıma götürüp kaşınmamasına rağmen gerginlikten anlımı kaşırken.
Oturduğu sandalyeden kalkıp elindeki dosyaları kalktığı yere koymuş ve önüme gelip eğilmişti. "Felix, şu anda dışarıda, haberlerde herkes seni konuşuyor, 'cani katil genç kıza tecavüz etti, 22 yaşındaki genç kız acımasızca öldürüldü, katilin tutuklanmasını istiyoruz' İnsanlar böyledir, doğru olup olmadığını sorgulamadan sonuca bakarlar. Hakkında asılsız iddialar atarlar ve hayatın kararır.
İddiaların doğru olup olmadığına bakmak onlara göre değildir. Eğer böyle bir söylenti ortaya çıktıysa doğrudur derler."Söylediği şeyler boğazımı kurutmuş, şakaklarımın ağrımasına sebep olmuştu. Algılarım kapanacak gibiydi, ya da belki de çoktan kapanmıştı. Anlayamıyordum çünkü, nasıl olur? Olay hakkında kimse hiçbir şey bilmiyorken nasıl böyle haberler çıkabilirdi? Kalbimin sıkıştığını hissettim. Canım çok fazla yanıyordu, nefes alamıyordum.
İlacıma ihtiyacım vardı. O evde, masanın üstünde bıraktığım astım ilacım. İlacımın orda olduğunu hatırlamamla daha da telaşlanmıştım ve bu nefes almamı sağlayan yerlerim için hiç iyi gelmemişti. İçime çekemediğim nefeslerim yüzünden bacaklarım titremeye başlarken omuzlarımı sarsan Hyunjin'i yeni fark edebilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lotus çiçeği, hyunlix
Fanficbu hikayeyi kendi bencilliklerinde boğulanlara ve kendi düşünceleriyle kendi yapraklarını dökenlere ithaf ediyorum. ağacın yaprakları dökülür, kök dayanır. bağlı olduğunuz zemini koruyamazsanız yapraklarınız dökülür, kurursunuz, bir ağaç gibi, bir l...