1 yıl sonra
"Seninle ben gerçek miyim..." Arabada çalan şarkıyı dinliyordu Hyunjin. Şöyle diyordu şarkı,
"Boş kalmış bir gün daha
eve git'cem ve tek miyim?"Karakola vardığında arabasından inip binaya doğru yürümüştü. Karakola gelip eşyalarını almıştı. Artık avukatlık yapmayacağı kararını aldıktan sonra birkaç dava daha almış ve son davasını da kazanıp istifasını vermişti. Ofisinden eşyalarını topladıktan sonra karakoldaki eşyalarını almaya gelmişti.
"Hyung! Buraya topladım eşyalarını." Hyunjin arkadaşının sesini duyduğu tarafa kafasını çevirmiş ve o tarafa doğru gitmeye başlamıştı.
"Hyung, gerçekten bırakıyor musun? Buraya gelmene alışmıştık."
"İşim artık zevk vermiyor. Yapmak istediğim daha farklı şeyler var." Hyunjin gülümseyip poşeti aldıktan sonra gidecekken arkadaşı onu durdurmuş ve konuşmaya devam etmişti.
"Hyung... Bari şu nezarethanedeki çocukla ilgilen. Kaç saattir bekliyor şurada. Devletin atadığı avukat gelmek bilmedi. Hem senin anladığın türden basit bir mevzu, halledersin sen."
Hyunjin kafasını asla olmaz anlamında sağa sola salladığında yanına biri yaklaşmış ve arkadaşına bir kart uzatmıştı.
"Ah merhaba, biraz geç kaldım özür dilerim. Müvekkilimle görüşebilir miyim? Han Jisung'du değil mi? Nerede o?" Hyunjin duyduğu isimle kaşlarını çatıp yanındaki avukata bakmıştı.
"Ah, nezarethanede sizi bekliyor olacaktı, sizi götüreyim." Arkadaşı ile yeni gelen avukat yanından ayrılırken düşündüğü şey olduğuna ihtimal bile vermemişti ama merakına dayanamayıp peşlerinden gitmişti.
Demirlerin arkasında duvarın en köşesine sinmiş ve kollarına dizlerine sararak yere oturmuş bir çocuk gördü. Avukat demirlerden çocuğa seslendiğinde kafasını kaldırmış ve ağlamaktan ıslanmış gözleriyle avukata bakmıştı. Çok geçmeden gözü geride duran Hyunjin'e gitmişti.
Birbirlerini gördükleri anda Hyunjin'in elindeki poşet yere düşmüştü. Jisung, ağzından bir hıçkırık çıkarken hızla ona doğru koşmuştu. Aralarındaki demire ellerini koyup şok içinde ona bakan Hyunjin'e yalvarır bakışlarla bakıyordu.
"Hyung benim, Jisung..." demişti sesi kısılırken. Çok zayıf, çok güşsüz ve harap olmuş gibi görünüyordu. Fakat Hyunjin'e asıl acı veren şey sesindeki o ümitti.
"Sen... Nasıl?"
Polis, kamunun atadığı avukatla birlikte oradan çıkıp Hyunjin'le Jisung'u tek başına bırakmıştı. Hyunjin demirlerden içeri girdiğinde Jisung büyüğüne hızlıca sarılmış ve titremesine engel olamadan hemen konuşmaya başlamıştı.
"H-hyung ben hayatta kaldım. Ben yaşadım, ölmedim. Babam... babam beni sakladı. Benim Minho'yu ne kadar sevdiğimi bile bile Minho'dan ayıracak kadar kafayı yiyip beni yıllarca sakladı. Minho'nun beni bir şekilde bulmasından korkup onun üzerine suç attı ve hapse girmesine neden oldu. Ama ben sonunda kaçabildim. Şu anda cinayete teşebbüsten burada tutuluyorum. Babama ve evdeki hizmetlilere saldırmaya çalıştım ve hizmetlilerden birini kestim. Ö-ölüp ölmediği bilmiyorum. Daha sonra polisi arayıp kendimi ihbar ettim. Polis geldiğinde babam önemli bir şey olmadığını söyleyip beni almamalarını söylese de saldırgan şeyler yapmaya devam ettim bu yüzden beni getirdiler buraya."
Gencin hızla söylediği şeyler yüzünden Hyunjin'in algıları çalışmayı bırakacak durumdaydı. Duyduklarını sindirirken Jisung aceleyle konuşmaya devam etti.
"Hyung, artık her şey ortaya çıktığına göre dava açabilir ve Minho'yu hapisten çıkarabiliriz değil mi? Bu süreç boyunca onu ziyarete gidebilir miyim? A-ama önce beni çıkartman gerekecek buradan sanırım. Olsun bekleyebilirim ben, o da yıllarca beni bekledi."
Acımasızdı bu dünya, çok acımasız. Kime ne yaşattı, ne yaşatıyor bilmiyorum ama bize çok şey yaşatmıştı. Belki yanlış zamanda yanlış kişi olarak gelmiştik bu dünyaya, yanlış insanları seçmiştik, yanlış kişileri sevmiştik veya o kadar çok sevmiştik ki sonunda kanadı yaralanmış bir kuş gibi kalmıştık gökte. Gökte kalmıştık, düşmemiştik çünkü yaralı kuşlar düşmez. Göğe uyum sağlamaya çalışır ve yaralarını gizleyerek uçarlar. Uyum sağlayamayanların ise kanatları kopar ve yere çakılırlar.
şimdi yine üç nokta koyacağım fakat bu sefer devam etmiyor, çünkü bu hikaye bazılarımız için bitti, bazılarımızın kötü son diye nitelendirip kötüleyeceği yazılar oldu, bazılarımızınsa kalbinde yarım bir parça olarak kaldı.
bu hikayeyi kendi bencilliklerinde boğulanlara ve kendi düşünceleriyle kendi yapraklarını dökenlere ithaf ediyorum fakat unutmayın ağacın yaprakları dökülür, kök dayanır. bağlı olduğunuz zemini korumazsanız yapraklarınız dökülür, kurursunuz, bir ağaç gibi, bir lotus çiçeği gibi.
• • •
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lotus çiçeği, hyunlix
Fanfictionbu hikayeyi kendi bencilliklerinde boğulanlara ve kendi düşünceleriyle kendi yapraklarını dökenlere ithaf ediyorum. ağacın yaprakları dökülür, kök dayanır. bağlı olduğunuz zemini koruyamazsanız yapraklarınız dökülür, kurursunuz, bir ağaç gibi, bir l...