Lotus çiçeği, ayın gökyüzüne iyi geceler dilediği ve güneşin yeni bir günün işareti olarak beyaz bulutların arasından kendini gösterdiği her sabaha karşı mutluluk ve enerji ile yapraklarını açan bir çiçektir. Gündüzleri tüm güzelliğiyle kendini herkese gösterir, geceleri ise yapraklarını kapatıp tamamen kendi içine gömülürdü.Ve bataklıktı lotus çiçeğinin yuvası. Bataklığın kirli renginin yüzeyinde bir yıldız gibi parlar kendi benliğini gösterirdi herkese. Lotus çiçeği her ne kadar kendisine yakışmayacak kadar pis ve kirli sularda yaşasa da onu su yüzeyinde tutan şey hemen altında ona destek veren büyük, yeşil yapraklardı. Ne zaman ki yeşil yapraklar gücünü kaybedip solsa, lotus çiçeği de iri yaprakların desteğini kaybeder ve suyun dibine gömülürdü.
Yazar anlatımıyla
Felix, odasındaki güneşliği, camı tamamen kapatacak şekilde çektiğinde odaya sızan sokak lambasının ışığı azalmıştı. Aralık duran kapısından oturma odasını görecek kadar kafasını uzattığında annesi, babası ve kardeşinin patlamış mısır yiyerek dizi izlediğini görmüş, sessizce adımlarını odasından dışarıya atıp koridora çıkmıştı. Kapının girişinde babasına ait olan taksi anahtarını alıp cebine attıktan sonra yavaşça dış kapıyı açmış ve kendini dışarı atmıştı.
Üniversiteden birkaç arkadaşının davet ettiği partiye gitmeyi planlıyordu ancak ailesine partiden bahsetmekten kaçınmıştı çünkü bu zamana kadar bir kere bile dışarı çıkmak için izin almamış çocukları gecenin bir saati partiye gideceğini söylediğinde şüphelenip izin vermeyeceklerini düşünmüştü.
Felix, kendini bildi bileli derslerinde başarılı, saygılı ve akıllıydı. Doğru düzgün yalan söyleyemediği için çevresindeki insanlara her zaman alay konusu olmuştu fakat bu onu üzen bir durum değildi. 22 yaşında bir üniversite öğrenici olarak gayet sıradan bir hayatı vardı.
Kapılarının önünde park halinde olan sarı taksiye yaklaşıp kilidi açmış ve sürücü koltuğuna oturmuştu. Taksi aynasının altında sallanan iki resimden birinde kendisi diğerinde ise küçük kız kardeşi vardı. Babasının astığı resimlere kısa bir bakış atıp gülümsedikten sonra unutmadan dikiz aynasının üstünde takılı olan küçük araç kamerasının belleğini çıkarıp yan koltuğa fırlattı.
Astım ilacını alıp almadığını kontrol ettikten sonra kemerini takmış ve trafik olmadığı halde kaza yapma korkusu olduğu için oldukça yavaş bir şekilde kullanmaya başlamıştı aracı. 10 dakikanın ardından ana caddeye vardığında Gangnam sokaklarını andıran yoğun trafiği görmüş kısa bir iç çekmişti. Kırmızı ışıkta beklerken aracın aynasından nasıl göründüğüne bakıyordu, normalde kırmızı renk olan dudaklarına sürdüğü nemlendirici daha kırmızı gözükmesine sebep olmuş, çilleri ise yüzündeki kusurları kapatmak için kullandığı kapatıcı yüzünden neredeyse gözükmüyordu. Yeni sarıya boyattığı saçlarını hafifçe geriye taramış ve jölelemişti.
Tam o sırada ışıklar henüz yeşile dönmemişken aniden arka kapı açılmış ve içeriye siyah elbiseli ağır parfümlü bir kadın girmişti. Felix ani hareketlenmeden ötürü korkarak arkasına döndüğüne karşılaştığı kadına kaşlarını hafifçe çatarak baktı. Kadınla arasında geçen anlamsız bakışma bir süre daha devam ederken kullandığı aracın bir taksi olduğunu hatırlayıp ve telaşla kendini açıklamaya çalışmıştı.
"Ah, üzgünüm taksi kullanıma açık değil," dedi tedirgince. Karanlıkta göremediği kadın yüzünü camdan ayırıp dikiz aynasına diktiğinde Felix de aynaya baktı.
"Saat akşam 10 ve taksinin camında kocaman bir boş yazısı var," dedi ve devam etti, "Boş olmasına rağmen yolcu almayan bir taksiyi nereye bildirmeliyim?" diye mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lotus çiçeği, hyunlix
Fanfictionbu hikayeyi kendi bencilliklerinde boğulanlara ve kendi düşünceleriyle kendi yapraklarını dökenlere ithaf ediyorum. ağacın yaprakları dökülür, kök dayanır. bağlı olduğunuz zemini koruyamazsanız yapraklarınız dökülür, kurursunuz, bir ağaç gibi, bir l...