25

682 100 44
                                    


Son derse yirmi dakikadan az kalmıştı. Bugün cumaydı ve ben hafta sonu olacağından sevinmem gereken yerde Taehyung'un problemlerini düşünüp duruyordum. Gerçekten ona yardım etmem lazımdı ama bunu nasıl yapacağımı asla tam kestiremiyordum. Ona yazma durumum bunun içindi, yine de pek bir katkısının dokunduğu söylenemezdi. İnatla hiçlikte yuvarlanıp gitmeyi seçiyordu.

"Ben matematik sınıfına gidiyorum Lis, gelmiyor musun?" Etrafa kısaca bakındıktan sonra başımı Jungkook'a çevirdim.

"Birazdan geleceğim, sen git." Beni başıyla onayladıktan sonra çantasını sırtına taktı, ardından sınıftan çıktı. Ona gitmesini söylememin sebebi daha çantamı toplamamış olmamdı. Herkes sınıftan çıkmıştı ve ben daha çantamı bile toplamamıştım.

Sıranın üzerindeki defterleri ve kalemleri kucağıma koyduğum çantama yerleştirdikten sonra çantamın fermuarını kapatıp ayağa kalktım, omzuma taktıktan sonra sınıf kapısına doğru adımlamaya başladım. Kapıyla aramdaki mesafeyi azaltmıştım ki omzumdaki çanta masalardan birinin üzerindeki defterlere çarptı, defterler yere düşürdü. "Bir sen eksiktin." Diye fısıldadım sinirle.  Yavaşça yere çömeldim. Sadece defterler düşseydi iyiydi, defterlerin içindeki not kağıtlarıyla sayfalar da yere dağılmıştı.

Not kağıtlarından birini elime alıp defterin arasına koyacakken bakışlarım kağıdın üzerindeki sayıda takılı kaldı. 113880, yazıyordu yine. Taehyung'un el yazısının olduğu hem çok belliydi hem de bu sayıyı uçaktan hatırlıyordum. Etrafıma göz gezdirdikten sonra not kağıdını pantolonumun cebine koydum, diğer not kağıtlarına bakmaya başladım. Yaptığımın doğru olmadığının farkındaydım, hem de fazlasıyla. Yine de bakmaya devam edecektim çünkü doğru olmadığını bildiğiniz şeyleri yapmaya sizi iten çok büyük bir duygu vardır, merak.

113 numara 880. Not kağıtlarından birinde bunun yazdığını gördüğümde kaşlarımı çattım. Gerçekten çok tanıdık geliyordu, hatta beni 105120'yi bulduğum güne itiyordu. Not kağıtlarını hızlıca defterin arasına yerleştirdikten sonra sayfaları ve diğer defterleri de alıp çömeldiğim yerden kalktım, elimdekileri sıranın üstüne bırakıp düşünmeye başladım.

Düşün Lalisa, düşün.

O an bir şey oldu, aklım birden küçük bir çocuğun sesiyle doldu. "En sevdiğim uçağın yapıldığı günle numarası, hatırlasana Lalisa!"

O an fark ettiğim şeylerden birisi bir şeyleri unutanın tek Taehyung olmadığıydı. Zaman bize kendimizi unutkan görmesek bile çok şey unutturuyordu, acımasızcaydı ama oluyordu işte. Öyle acımasızdı ki 105120'yi yaparken aslında neyden özendiğimi bile unutmuştum.

Dokuz yaşındaydık. Taehyung bana bu cümleyi kurduğunda dokuz yaşındaydık ve beraber parkta kağıttan uçaklar yapıyorduk. Ona asla söylemesem bile onu kıskandığım zamanlar gerçekten de çoktu. Bu yüzden çoğu yaptığım şeyi ona özenerek yapardım, yaptığım şeylerin onunkilere benzemesini isterdim. "Hepsine aynı sayıyı yazıyorsun Taehyung, artık başka bir şeyler yaz." Gibi bir cümle kurduğumu hatırlıyorum. Uçakların hepsinin üstüne 113880 sayısını yazıp duruyordu, ben de bu yüzden ona sinirleniyordum çünkü o zamanlarda da sayılara ilgim vardı. Farklı sayılar görüp aklımdan o sayıya anlamlar bindirmek gibi bir hobim de vardı ve Taehyung hep aynı sayıyı yazdığından yeni sayılar göremiyordum. "Neden hep bu sayıyı yazıyorsun, değiştir." Diye tekrarlamıştım çünkü beni pek umursamamıştı, uçaklarını boyamaya devam ediyordu. En sonunda konuştuğunu hatırlıyorum. Bana kendisininki gibi bir sayı bulmamı ve onu kullanmamı, bunun çok eğlenceli olduğunu söylemişti. Sonra sayının anlamını hatırlamadığımı söylediğimde de bana o cümleyi kurmuştu. "En sevdiğim uçağın yapıldığı günle numarası, hatırlasana Lalisa!"

O gün ben de onunki gibi bir sayı düşünme kararı almıştım ama benim onunki gibi sevdiğim bir nesne yoktu. Onun yerine içimde yaşadıklarımdan bir sayı uydurabilirdim. Tüm gece uyumadan düşünmüştüm, en sonunda bulduğum sayı 105120 olmuştu.

Ertesi gün Taehyung'a bu sayıyı söylemiştim ama anlamını söylememiştim çünkü sayının anlamında söylemem gereken zamanla ilgili bir şeyler de vardı. Çok ısrar etmesine rağmen ona söylemediğimde sinirlenip bana küsmüştü. Gönlünü almanın gerçekten de çok zor olduğunu hatırlıyorum. Tüm gün peşinde gezmiştim, oyun oynamak istediğimi söylemiştim ama beni tersleyip durmuştu. En sonunda ona annemin yaptığı kurabiyeleri beraber yiyebileceğimizi söylemiştim, o zaman beni affetmişti.

Hafifçe tebessüm ettim. 105120, aslında 113880'den özenilmiş bir sayıydı. Benim Taehyung'unkilere benzetmek istediğim onca şeyden sadece birisiydi.

<3

SINIR: 40 VOTE

Kısa bir bölüm olduğunun farkındayım ama sınır hemen doluyor zaten, bölüm hızlı gelir. Muhtemelen sınır yine yarın akşam dolar, ben de gece bölüm atarım. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere! 105120'nin anlamını öğrenmeye yavaş yavaş yaklaşıyoruz sanırım :)

ily for 105120 hours, taeliceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin