14

859 108 88
                                    

Jungkook saat  yedi gibi kapımın önüne gelmişti, ben de o saate çoktan hazır olduğumdan beraber çıkıp partinin olacağı yere gelmiştik. Şu anda b şubesinden Jimin'in evindeydik ve ortam zerre benlik değildi. Hayatımda hiç içki içmediğimden hangi içkiden geldiğini anlayamadığım ama içki kokusu olduğunu anladığım koku burnuma geliyordu, aynı okul koridorundaki rahatsız edici koku gibi başımın ağrımasına neden oluyordu. Yanımda oturan Jungkook karşı koltukta oturan, adlarını bilmediğim birkaç kızla sohbet ediyordu ve ben sıkıntıdan ölebilirdim. Tanrım, berbat!

"Bu kadar sempatik olduğunu bilmiyordum Jungkook, çok şekersin. Keşke yanındaki arkadaşın da biraz sempatik olabilse." Topun bana atıldığını anladığımda çantamın sapıyla oynamayı kesip başımı kaldırdım, bunu diyen turuncu saçlı bir kızdı. Mini siyah bir elbise giyiyordu. Ben şort ve bluz giydiğimden onun yanında hafif sönük kalıyordum ama umrumda değildi çünkü kendimi böyle partiler için rahatsız olacağım elbiselerin içine sokma fikri hoşuma gitmiyordu.

"Kusura bakma ya, elbisesini göğüsleri daha güzel gözüksün diye bir beden küçük alan çakma turuncu saçlılarla konuşmaktan hoş-" konuşmayı kesen ben değildim, buna neden olan Jungkook'un ağzımı kapatan eliydi.

"Siz kusuruna bakmayın, o biraz vahşidir de." Jungkook gülümseyerek bana bakarken gülümsemesindeki "seni öldüreceğim" cümlesini görebiliyordum. Bu öyle bir gülümsemeydi. Elini ağzımdan sertçe çektikten sonra arkama yaslandım, devam etmekte olan konuşmalarını dinleme gereksinimi duymadan etrafı izlemeye koyuldum. Herkes samimiyetsiz konuşmalar içerisindeydi, resmen eğlendikleri için değil de bahsedilmek için buradaydılar. Gergin havayı hissedebiliyordum, gergin havalardan nefret ediyordum.

"Lisa, bana mutfaktan içki getirir misin güzel kalpli arkadaşım?" Jungkook beni dürterek bunu söylediğinde susması için başımla onaylayıp çantamı onun dizleri üzerine fırlattım, koltuktan kalktım.

"Hangisinden?"

"Sen anlamazsın şimdi, öyle değil mi? Vişne rengi olandan." Başımla onayladıktan sonra salonun çıkışına doğru yürüdüm, resmen kaçar gibi koşar adımlarla yürüyor olduğumdan iki üç saniye içerisinde salondan çıkmıştım. Bedenimi boş koridorun duvarına yaslayıp kısa süre derin derin nefes alıp verdim. Benim burada olmamam lazımdı, bu saçma sapan yerde olmak istemiyordum. Sırf Taehyung'u görmek için buraya geldiğime inanamıyordum, gerçekten ilginçtim.

Koridordaki geniş kapıdan içeri girdiğimde ilk denememde mutfağı bulabildiğimi düşünüp hafifçe gülümsedim. İçim öyle rahatlamıştı ki tezgaha yaslanmış şiddetli bir şekilde öpüşen çifti birkaç saniye görememiştim. Yüzümü buruşturduktan sonra geniş, kare şeklindeki tezgahın diğer tarafına geçip onlara bakmamaya çalıştım. Tezgahın üstünde bir sürü kadeh ve bir sürü içki şişesi vardı. Şişeler şeffaf olduğundan içkilerin renklerini görebiliyordum, vişne rengi olan tam da karşımda duruyordu. Direkt boşaltmak yerine kalçamı arkamdaki tezgaha yasladım. Bir süre burada durma fikri sanırım iyi gelmişti, yanımda yiyişen çifte rağmen.

"Eunri, Wooji, bence burada yiyişmemelisiniz." Aniden mutfağa giren Taehyung'u görmemle bedenim tuhaf bir refleksle dikeldi, gözlerimi anında onun üzerinden çekip tezgaha kilitledim. Kendimi çok gergin hissediyordum, kahküllerimi ellerimle düzgün olmasına rağmen bir daha düzelttikten sonra hafifçe yutkundum.

"Ama Taehyung, en sakin ortam burası." Bunu söyleyen ses bir kıza aitti, muhtemelen seslendiklerinden birisi olan Eunri oydu. Kızı tanımamama rağmen sesinden ötürü sevmemiştim çünkü ağzını yaya yaya konuşuyordu ve ben böylelerinden haz etmiyordum, resmen soğuma sebebiydi. "Ah, boşver, yukarıdaki odalardan birinin boş olduğuna eminim." İkili adım seslerinin uzaklaşmasıyla ve bir süre sonra tamamen yok olmasıyla ikisinin de mutfaktan çıktığını anlayabiliyordum ama birkaç adım bana yaklaşıyordu.

ily for 105120 hours, taeliceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin