Yeonjun Hyunjin'in sorusuna şok olup 'ne diyorsun' der gibi bakıyordu. "Hayır Hyunjin tatlı falan değilsin, dost acı söyler kardeşim kusura bakma. Şimdi derse dinliyeceğim sus." "Üff sen ne anlarsın zaten tatlıdan. Hoşladığın zeki diye bir de ders dinleme çabaların yok mu yazık sana " "Seviyoruz olum, seven katlanır her şeye sen ne anlarsın." "Üff tamam kes hoca bakıyor" Hyunjin arkadaşlarının da dediği gibiydi onların böyle söylemesine kızıyordu ama daha önce ciddi bir ilişkisi olmamıştı. Birini ciddiye alabilecek kadar sevebilmeyi çok istiyordu. Bir gün olacağına emindi ve yakındı.
Gün içinde bütün arkadaşlar Jisung ve Lix ile uğraşmışlardı. Hyunjin ise her seferinde Minho'ya yaklaşmayı başarmıştı. Chan ve Changbin hepsinden hızlı çıkıp sevgili olmuşlardı bile. Jisung ikisine daha çok sinir oluyordu. Jeongin ve Seungmin Felix'in yanından ayrılmıyor onunla ne hissettiği hakkında konuşmuşlardı. Minho Felix'in neler düşündüğünü anlıyordu. Wooyoung'dan sonra bir ilişki yaşamamıştı ve Jisung'un hislerini daha önceden anlamıştı ama o Wooyoung'u sevmişti bu yüzden Jisung'u hep görmezden gelmişti şimdi ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Bu şekilde bir günü daha geçirmişlerdi. Çıkışta Hyunjin ertesi gün olacak hazırlık maçı için Minho'dan şans dilemesini istemişti. Minho ise şansa ihtiyacı olmadığını ona hatırlatmıştı.
"Bana at Chan " Hyunjin'in seslenişiyle Chan o tarafa döndü ve pas verdi. Hyunjin potaya hızla yaklaşırken rakibi karşısına engel olduğundan Hongjoong'a yollamıştı topu ve önü boş olan Hongjoong basket atıp takıma bir sayı daha kazandırmıştı. Turnuvalar için hazırlık maçlarıydı bunlar. Hyunjin basketbolu gerçekten çok seviyordu. Antremanlarda bile tek odağı top oluyordu. Oynarken ki yaşadığı o heyecanı , adrenalini , topun elindeki hissini , yerden yükselip topu potaya sokabilmeyi bunların hepsini çok seviyordu. Onda yarattığı duygular bambaşkaydı ve bu duyguları da çok seviyordu. Ona çok iyi geliyordu. Antreman maçı rakip takımın okulundaydı. Sona doğru yaklaşmışlardı ve arada fark yoktu. Yenilmek istemiyorlardı fakat hepsi çok yorulmuşlardı. Hyunjin kendini çok kaptırmıştı ve son pasını atarken düşmüştü bu nedenle oyuncu değişikliğine gidilmişti. Hyunjin'in olmaması Chan'ı zorlamıştı, oyunda onunla iyi anlaşıyorlardı. Onun pasları Chan'ın basket atmasını sağlıyordu. Son bir dakikada Chan'ın kaçırdığı basket ile oyun bitmişti. Arada çok bir fark yoktu ama yenilmişlerdi bu nedenle sinirliydiler. Okula girdiklerinde de bu sinir diğer öğrenciler tarafından anlaşılmıştı.Soyunma odasına gidip üstlerini değiştirip odayı boşalttılar. Hyunjin odadan en son çıkan son kişiydi. Çıkarken kapıda dikilen bir Minho beklemiyordu. "İyi misin? Düşmüşsün. Bir şey oldu mu?" Diye sordu Minho. "İyiyim bir şeyim yok ama yemek yemek istiyorum benimle gelsene." "Tamam gelirim." İkili beraber kantine gidip bir şeyler aldılar. Daha sonra arka bahçeye gidip çimenlerin üstüne oturup yemeye başladılar. "Çok sessizsin bugün. Çok mu üzüldün." "Hayır üzülmedim yenilmek kötü bir şey değil. Her türlü basketbol oynuyorum. " "Ama üzgünsün görebiliyorum." "Hayır sadece. Eğer saçma sapan bir hata yapıp oyundan alınmasaydım Chan o son sayıyı alabilecekti. Buna kızıyorum , tam bir aptalım çok kaptırıyorum kendimi. " " Sevdiğin bir işi yaparken kendini ona vermen kötü bir şey değil ki. Antreman maçıydı sadece eminim turnuvalarda yenersiniz. Sizin moralinizi bozmamanız ve her zamanki gibi sıkı çalışmanız gerekiyor sadece." Hyunjin gözlerini Minho'nun gözlerinden ayırmıyordu. Minho sözünü bitirmişti ama Hyunjin sessizdi ve sadece Minho'ya bakıyordu. Sinirliyken biriyle muhattap olmayı sevmeyen Hyunjin Minho ile birlikte rahatlıyordu ve bunu çok sevmişti. "Teşekkür ederim" "Neden teşekkür ediyorsun noldu?" "İyi geldi seninle konuşmak" Minho gözlerini Hyunjin'den ayırmıyordu. Dudaklarına kayıyordu gözleri içinden öpmek geliyordu "Tanıştığımızdan beri seninle konuştukça iyi hissediyorum Minho. Korkmalı mıyım bilmiyorum ama -" Hyunjin'in sözü Minho'nun dudaklarıyla kesilmişti. Hyunjin şok olmuştu. Öpüşmüyolardı , sadece ikilinin dudakları birbirine değiyordu ama ikisi de titremeye başlamıştı. Minho yine içinden geldiği gibi yapmıştı. Çekilmek istemiyordu , korkuyordu ama Hyunjin de çekilmiyordu. Sonunda Minho çekilmişti. "Özür dilerim, bir daha olmaz. Sen dinlen burda,ben çıkmam karşına." Minho hızlıca ayaklandı gidicekken Hyunjin'in seslenişiyle durdu. "Minho! Özür dilemene gerek yok. Rahatsız olmadım, kaçma benden ." Minho duydukları karşısında daha da utandı ve arkasına dönüp kaçtı.
Minho çok heyecanlanmıştı. Bunu arkadaşlarına anlatması gerekiyordu.
Küçük popolular
Minho: Sınıfa gelin hepiniz çok önemli bir şey oldu. Offf kalbim çıkıcak yerinden
Lix: Noldu Hyung iyi misin?
Kas yığını : Noldu lan enayi. Chan ve poposuyla ilgileniyordum şurda iki dakika rahat vermedin.
Sincap: Geliyorum bekle
Bebeğim: Ne mallık yaptın yine acaba.
Noldu lan diye içeri dalan Jisung Minho'nun yanında ki Felix'i görünce sakince gelip ayakta dikilmeye başladı en son hepsi toplandığında Minho anlatmaya başladı. "Ben Hyunjin'i öptüm"
. Yeni bölüm şeysi. Hyunho'yu çok seviyom ama bir tane de Hyunin mi yazsam diyorum. Bilemiyorum. Bir de burda birisi var her bölüme yorum atmaya özen gösteriyor. Çok teşekkür ederimm. I love you ❣ (Hyunjin kalbi senin için)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Passion
FanfictionHyunjin: Ne hakla beni çiziyorsun sapık mısın? Hyunho :) (Kitabın başlığını değiştirdim neden bilmiyom)