Karanlıkta uçuyor gibi hissediyorum. Sanki bedenim havada süzülüyor, tekrar tekrar yere düşüp yine süzülüyor. Bir sonsuzlukta hapsedilmiş gibiyim. Ayak sesleri, konuşmalar, fısıltılar... Hepsini duyuyorum.
Karanlıkta olduğum halde kapalı gözlerimde ışığı hissettim. Gözlerimi açmak istemiyordum, göreceğim şey beni o kadar korkutuyordu ki sonsuza kadar bu karanlıkta kalabilirdim.
"Ah.. çocuk, uyan artık."
Dur, ne?
Gözlerimi yavaşça açtım. Pespembe bir odadaydım. Etraf pembe tonları ve altın rengiyle harmanlanmıştı. Kocaman penceremden sarı sarı Güneş ışıkları süzülüyor, odayı aydınlatıyordu. Yerde her yeri kaplayan pembe desenli bir halı vardı. Küçük, narin pembe/beyaz oyuncak evler, oyuncak ayılar, çiçekler odayı süslüyor, göz acıtacak kadar parlak kılıyordu.
Kafamı çevirdim ve olduğum yatağa baktım. Pembe ve beyaz çarşaflardan oluşuyor, yumuşacık yastıklarla donatılmıştı. Penceremin orada bana sinir ve kibirle bakan korkunç bir hizmetçi duruyordu. Bu hizmetçiyi tanıyordum. Küçüklüğümde, benden sorumlu olan hizmetçi buydu.
Hafifçe ayağa kalktım. Yataktan inmek benim için çok zor oldu. Nedense yatak çok büyüktü, hatta her şey çok büyüktü. Ellerimi kaldırıp yüzümü kaplayan saçları çekmeye çalıştım. Bir an olduğum yerde kalakaldım. Bunun gerçekliği beni korkuttu. Ellerim küçücüktü. Aynı 10 yaşındaki bir çocuk gibiydiler. Bu odayı biliyordum, benim küçükken kullandığım odaydı. Hemen kocaman altın aynaya koştum. Kendimi görmem lazımdı.
İpek gibi beyaz saçlarım, yakut gibi parlayan kıpkırmızı gözlerim ve soluk tenim birbiriyle ne kadar tezat olsa da bir o kadar da güzel gözüküyordu ki ben bile kendimi tanıyamamıştım. Küçük tatlı bedenim bir çocuğa ait olsa da genç bir Hanımı andırıyor, biri beni görse, sanki bir oyuncak bebeğe bakıyor gibi hissederdi muhtemelen.
Çünkü ben öyle hissediyordum.
Bu benim küçüklüğümdü. En son küçükken bu kadar güzel olduğumu hatırlıyordum. O kuleye sürgün edildikten sonra dalgalı saçım sertleşmiş, güzelim rengini soluk, cansız bir gri almış, gözlerim ise parlaklığını yitirmişti. Tenim hakkında konuşmaya hiç gerek yok.
Ama şu an düşünebileceğimden daha güzeldim. Uzun parlak ve beyaz kirpiklerim adeta kırmızı gözümle dans ediyor, saçlarım geceliğimle şarkı söylüyordu.
Aman Tanrım, ne oldu bana?
Ve kocaman bir çığlık attım. Tüm bina birbirine girdi.
✧・゚: *✧・゚:* *:・゚✧*:・゚✧"Hey, duydun mu?"
"Neyi?"
"Küçük Hanım Avery, haftalardır kütüphaneden çıkmıyor. Neredeyse 1 ay oldu."
"Bunda ne sorun var ki?"
"Sorun kitap okuması değil. Sorun okuduğu kitaplar."
"Ee, nasıl kitaplar okuyormuş?"
"Geçmişe dönmekle, yeniden canlanmakla ilgili kitaplar. Genç bir Hanım böyle kitaplar okumamalı. Kimse böyle şeyler okuyan bir Hanımla evlenmek istemez. Evlenemezse Fónce'u hayal kırıklığına uğratır."
"Ah.. Tanrı bizimle olsun ve Leydiye asıl görevini hatırlatsın..."
✧・゚: *✧・゚:* *:・゚✧*:・゚✧
Avery Fónce, 10 yaşındaki bedenine döndüğünden beri kendini kütüphaneye kapatmış, olduğu durumla ilgili araştırmalar yapmıştı. Ve sonunda kütüphaneden çıkmaya karar vermişti. Ama onu gören tüm hizmetçiler onun değiştiğini...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☾ ♛Genç Hanım♛ ☽
FantasyKorkunç. Hemde çok korkunç. Hayatım o kadar karanlıktı ki, şu an burada olmak bana farklı hissettiriyor. Bir zamanlar, ağlayarak, beni saçından sürükledikleri bu koridorlarda, başımda bir taç ile yürüyorum. Zamanında, kendini satan bir kadının gerek...