Ben, Avery Fónce. On sekiz yaşımdayım ve artık geri dönülmez bir yola girmiş bulunuyorum. Babam, Fónce Dükalığı'nın soğuk tahtında oturuyor olabilir, ama bu saltanat sonsuza dek sürmeyecek. Bunu, tüm damarlarımda hissediyorum; babamın yüzüne karşı şimdiye dek hiç ifade etmediğim öfke ve kararlılık, içimde bir yangın gibi büyüyor. Fónce Dükalığı, her bir taşına dek sarsılacak, yıkılacak, ve bunu sağlayacak olan kişi, kendi kanından biri olacak. Ben.Bir ay sonra, Kraliyet Balosu gerçekleşecek; o an, tüm planların kesiştiği nokta olacak. Her şey o baloda sona ermek zorunda. White Dükalığı'nın başına geçecek olan kişinin kim olacağına karar verildiğinde, Fónce Dükalığı'nın temelleri sallanmalı. Babamın tahtını, ondan çalacağım; kalbinde gurur duyduğu her şeyi yerle bir edeceğim.
Ve bunu yaparken, ne pahasına olursa olsun, geleceğin White Dükü'nü kontrol eden kişi ben olmalıyım.
‧͙⁺˚*・༓☾ 1 Saat Önce ☽༓・*˚⁺‧͙
"Avery, tatlım? Hangi rüzgar savurdu seni buraya?" Zen'in sesi alaycı bir şarkı gibi yükseldi. Dudaklarının köşesinde sinsice beliren gülümseme, onun kurnaz zekasının bir yansımasıydı. Duvara yaslanmış, beni baştan aşağı süzüyordu. Onun gözlerinde, planlarımın iç yüzünü çoktan kavramış biri vardı. Ama Zen, her zamanki gibi, bilmiyormuş gibi davranarak bu sahnede rolünü oynamaya devam ediyordu.
Gözlerimi kısmış, ona keskin bir bakış fırlattım. Bu oyunda kartlarımı açık etmeyecektim. Zen'in üzerimde kurduğu bu psikolojik oyun, beni yıldırmaktan çok uzaktı. İçimde biriken gerilim, damarlarımda kaynayan öfkeyle birleşmişti. Ama Zen’in bu sinsiliğine boyun eğmek, ona zaferi sunmak demekti.
"Çok yakınmışız gibi konuşma, Zen." Diye tersledim onu.
Zen, dramatik bir şekilde duraksadı, gözlerinde sinsice parlayan bir ifade ile konuştu: "Kalbim acıdan çürüyecek galiba." Ardından pis pis sırıtarak devam etti, her kelimeyi üzerine basa basa dile getiriyordu: "Ee? Neden laboratuvarımdasın, Leydi Fónce?"
Zen’in bu alaycı tavırları beni sinirlendirse de, duygularımı ona açmama konusunda kararlıydım. Kalbim, böylesi bir maskaralığı önemsemeyecek kadar taştı. Gözlerim onunla aynı oyunu oynamaya kalkışmayacak kadar sert ve soğuktu. Zen, her ne kadar ortamı hafife alıyor gibi görünse de, içimdeki niyetleri anlamış olmalıydı. En zeki Fónce çocuğundan da bu beklenirdi zaten. Fakat o, bu durumu bir eğlenceye dönüştürmekten geri kalmazdı.
"Buradan çıkmam lazım. Sadece bu günlük," dedim, ona fazla detay vermeden, sesimdeki soğuklukla, onunla samimi olmadığımı belli ederek.
Zen, ifadesini bozmadan gözlerimi inceledi. "Hmm... bu kolay bir şey ama... nedenini sorabilir miyim?"
"Özel nedenlerim var," diye yanıtladım, soğuk bir tonda. Ne Zen’in merakı ne de alaycı tavırları, sinirimi biraz bile bozamazdı. Onun bilmesi gerekmiyordu. Sadece bir kezliğine... sadece bu gece için kaçmam gerekiyordu.
Zen’in gözleri beni baştan aşağı süzerken yüzünde sinsice bir ifade belirdi. Beni desteklediğini söylese de, ona güvenmenin imkânsız olduğunu biliyordum. Fónce varisleri arasında güvene yer yoktu. Her biri, çıkarları uğruna başkalarının üzerine basmaktan çekinmeyen, kalpsiz ve bencil canavarlardı. Ne düşündüklerini, ne planladıklarını asla tam anlamıyla bilemezdin. Ama bir şey kesindi: Zen, her an yaptıklarımı Damond'a fısıldayabilirdi. Böyle bir durumda, planımın daha başında boğulma tehlikesiyle karşı karşıya kalırdım. Bu yüzden temkinli olmalı, her adımı dikkatle atmalıydım.
Zen, dışarıdan bakıldığında basit ve aptalca tavırlar sergileyen biri gibi görünse de, onun zekasının çok üstün olduğunun farkındaydım. Onun yanındayken içimdeki tedirginlik daha da artardı; çünkü Zen’in içinden ne çıkacağı belli olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☾ ♛Genç Hanım♛ ☽
FantasyKorkunç. Hemde çok korkunç. Hayatım o kadar karanlıktı ki, şu an burada olmak bana farklı hissettiriyor. Bir zamanlar, ağlayarak, beni saçından sürükledikleri bu koridorlarda, başımda bir taç ile yürüyorum. Zamanında, kendini satan bir kadının gerek...