✧˚⟆Fónce Dükü⟅˚✧
Koridordan geçerken arkamda sessizce yürüyen iki çocuğumun ayak seslerini duyabiliyordum. Her adımda, koyu siyah pelerinim hafifçe uçuşuyor, sanki etrafımdaki havayı bile kontrol ediyormuş gibi bir izlenim veriyordu. Ceketimin sol üst cebinde, ailenin gücünü simgeleyen kırmızı Fónce amblemi, ay ışığıyla birlikte parıldıyor, bu sembolün ağırlığını bir kez daha hatırlatıyordu.
Geniş koridorun her iki yanında duranlar, bana bakmaya cesaret edemediklerinde bile üzerimdeki baskıyı hissediyorlardı. Bakışlarımı hissettiklerinde kimileri korkudan yüzlerini saklayarak aceleyle geri çekiliyor, kimileri ise yere kadar eğilerek derin bir reverans yapıyordu. Bu, bir Fónce dükü olarak sahip olduğum kudretin, hem saygı hem de korku ile karışık bir şekilde içlerine işlediğinin göstergesiydi.
Adımlarım koridorda yankılanırken, içimdeki soğuklukla birlikte gözüm, arkamdan gelen, küçükken pek bir işe yaramayan, fakst şu anda ise, benim en büyük piyonum olan kızıma tekrar baktım.
Avery Fónce.
Arkamda, başı dik bir şekilde yürüyordu. Yüzünde tek bir ifade bile yoktu; ne düşündüğünü anlamak imkânsızdı. Onun amacını, neyi arzuladığını, neyi planladığını asla kestiremiyordum. Bu belirsizlik içimde tarifsiz bir nefret uyandırdı. Avery, annesinin tam zıttıydı—o, görünürde sessiz ama içten içe sinsi bir tilki gibi hareket ediyordu. Her adımında bir tehdit, her bakışında saklı bir hesap vardı. Onun bu anlaşılmaz duruşu, beni daha da tedirgin ediyordu. Ne zaman bir hamle yapacağını ya da ne zaman maskesini çıkaracağını bilemiyordum, ve bu beni daha da kızdırıyordu.
Damond da bu durumdan rahatsız olmuş olacak ki, ona garip garip bakıyordu. Üzerindeki takım elbise ona oldukça yakışmış, asaletini daha da ortaya çıkarmıştı. Benim oğlum olduğu her hâlinden belli oluyordu. Yine de gözlerim tekrar Avery'e kaydı. Süslenmiş bir oyuncak bebek gibiydi; kusursuz ama içi boş. Bu görünüşü ve sahne yetenekleriyle o aptal Dük’ün oğlu onu kesinlikle sevecekti. Her şey planladığım gibi gidiyordu, ama içimde tuhaf bir memnuniyetsizlik vardı. Avery, bu oyunda bir piyondu, fakat bu piyonun ne kadar tehlikeli olabileceğini göz ardı etmek istemiyordum.
Dükün oğlu, onu kesinlikle sevmeliydi.
Benim, bu kızın annesini sevdiğim gibi, sevmeliydi.
✵⊹˚☽˚⊹✵
Büyük kanatlarla süslenmiş altın kapıya vardığımızda, yanımızdaki şövalyeye isimlerimizi soğukkanlı bir şekilde söyledim. Adam, benim kim olduğumu anladığında titredi. Bu tepki içimde bir memnuniyet hissi uyandırdı. Evet, Fónce Dükü olmanın gücü buydu: korkulmak, fakat aynı zamanda güçlü olmak. Bu kudreti kimseyle paylaşmak gibi bir niyetim yoktu; bu güç yalnızca bana aitti ve öyle de kalmalıydı - en azından şimdilik.
Kapılar açıldığında içeri adımımızı attık, ve şövalye isimlerimizi yüksek sesle anons etmeye başladı:
"Fónce Dükü, Dük Richard Fónce, Lord Damond Fónce ve Leydi Avery Fónce giriş yapıyor!"
İsimlerimiz salonda yankılanırken, tüm gözler üzerimize çevrildi. Yüzlerdeki saygılı, ancak bir o kadar da temkinli ifadeleri görmek mümkündü. Korku ve hayranlık arasında gidip gelen bakışlar, gücümüzün ne denli derin olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Salonun ortasında durup etrafıma baktım. Sessizlik, bir yırtıcı gibi ortalığı kaplamıştı. Herkes nefesini tutmuş, gözlerini bize dikmişti. Kimileri şaşkınlıkla açılmış ağızlarını kapatmaya çalışırken, diğerleri yüzlerinde açıkça belirgin olan tiksintiyle bakıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☾ ♛Genç Hanım♛ ☽
FantasyKorkunç. Hemde çok korkunç. Hayatım o kadar karanlıktı ki, şu an burada olmak bana farklı hissettiriyor. Bir zamanlar, ağlayarak, beni saçından sürükledikleri bu koridorlarda, başımda bir taç ile yürüyorum. Zamanında, kendini satan bir kadının gerek...