Şövalyelerle ilgileneli bir hafta olmuştu. Onlara olan bağlılığım ve sevgim, karşılığını bulmuştu. Her gün yanlarına gidip tatlılar sunuyor, eski savaşma yöntemlerini değiştirmek için yenilerini öğretiyordum. Hepsi bana alışmış ve hayatlarını bana adamıştı.
Günlerim, şövalyelerimle geçirdiğim vakitlerle huzur dolu geçiyordu. Onlar, bana yaptıkları ilerlemeleri ve yaşadıkları deneyimleri aktarıyor, kılıç sanatındaki gelişimlerini gururla paylaşıyorlardı. Eskiden sadece kılıç sallayan ve etkisiz görünen bu şövalyeler, artık bir amaç için, bana olan bağlılıklarıyla kılıçlarını kullanıyorlardı.
Bir gün, aniden etrafımda bir gerginlik oluştu. Şövalyelerim arasında fısıldaşmalar başladı. Ne olduğunu merakla anlamaya çalışırken, arkamı döndüm ve birkaç hizmetçinin bana doğru yaklaşmakta olduğunu fark ettim. Yüzlerinde küçümseyici ve öfkeli ifadeler vardı. İçimden bir gülümseme belirdi. Beklediğim an gelmişti.
Hizmetçiler arasında, buraya ilk geldiğimde tanıştığım kişisel hizmetçim de vardı. O, başıma dert açan biriydi.
“Küçük Hanım!” diye bağırdı, sesi alaycı ve sertti. “Burada ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Bu pasaklı adamlarla etrafta kılıç sallamak yerine oturun da ‘Ev Hanımı’nın’ yapması gereken işlerle mi ilgilenseniz? Hiçbir genç kız, şövalyeleriyle çamurda kılıç sallamaz! Göreviniz Fónce için evlenip çocuk doğurmak!”
Şövalyelerim, bu sözler karşısında gerildi, yüzlerinde korku ve üzüntü belirdi. Omuzları düşmüş, moralleri bozulmuştu.
“Kendinizi bir şey sanmayı bırakın! Sizi bu aşağılık varlıklarla bir daha görmek istemiyorum!” Kadın, sözlerini yükseltti ve hakaretlerine devam etti.
Elimi kaldırıp onu susturdum. “Kes sesini,” dedim, sesimde keskin bir otorite vardı. Kadının şaşkınlığı yüzüne yansıdı. Bana kafası karışmış bir şekilde bakıyordu.
“Siz neyden bahsediyorsunuz—”
“Doğru duydun, kes sesini. İlk olarak karşında senin ‘Efendin’ var. Bunu eski törelerle çürümüş beynine sok. İkincisi, sen benim üstümde yetkisi olmayan birisin. Haddini bil. Bir soylunun kızı olabilirsin, ama ben senin Dükünün kızıyım." Başımı yukarı kaldırdım, küçük bir çocuk olabilirdim, ama doğumumdan beri bana verilen "otoritem" vardı. "Bu yüzden bana emir verme hakkına sahip değilsin. Burada emir veren benim. Ve.." Şövalyelere döndüm. "Bu şövalyeler olmasaydı, belki onlarca kez ölmüş olurdun. Şimdi çekil.”
Hizmetçiler ve şövalyeler, bu konuşmayı şaşkınlıkla dinledi. Bu konuşmayı uzun süre hazırlamıştım, ama yine de içimde bir kızgınlık vardı. O ne hakla benim ve benim etrafımda olanların değerini küçümsüyordu?
Hizmetçiler, baş eğerek uzaklaştı. Dedikoduların yayılacağı kesindi. Eskiden sessiz ve itaatkar olan küçük kız, şimdi kendini ve ona ait olan şeyleri savunuyordu; bu kesinlikle Dükün kulağına gidecekti. Ancak bu yeterli değildi.
“Dur bir dakika,” dedim, arkamda bir huzursuzluk yaratarak herkesin dikkatini çektim.
“Hizmetçiler özür dilemedi.”
“Özür dilerim Hanımım,” dedi kadın, biraz sinirli, biraz utanmış bir şekilde.
“Benden değil, onlardan,” dedim ve parmağımla şövalyelerimi işaret ettim.
“Ne..?! Bu alt tabaka insanlardan mı özür dileyeceğim?” Kadın, bu aşağılayıcı duruma inanamayarak sinirli bir bakışla karşılık verdi.
“Ne dedin?” dedim, ona yukarıdan bakarak. Ellerimi göğsümde birleştirdim.
Kadın, bir süre bekledikten sonra pes etti ve özür diledi.
“Özür dilerim... Fónce Şövalyeleri...” diyebildi zar zor. Birkaç şövalye, aralarındaki kıkırdamayı gizleyemedi.
“Şimdi git. Gözüm görmesin seni.”
“Baş üstüne Hanımım...” Kadın, başını eğerek uzaklaştı.
Hizmetçiler ayrıldıktan sonra, arkamda bir coşku patlak verdi. Şövalyelerimin bana teşekkür eden sesleri kulaklarımda yankılandı. Hepsi bir ağızdan seslendiler.
“Hanımım, çok teşekkürler!”
“Siz olmasaydınız onurumuz ezilirdi!”
“Çok yaşa Hanımım!”
Hepsi, tezahürat yaparak ve övgülerde bulunarak beni sevindiriyordu. Erick, yanıma gelen ilk kişi oldu.
“Hanımım... bizim yanımızda olduğunuz için çok teşekkür ederim. En çok da bizi şövalyeleriniz olarak gördüğünüz için teşekkür ederim.”
İçimi çektim. “Siz hepiniz fazla duygusalsınız,” dedim. Belki de bu kadar sevilmek o kadar kötü değildi...
☽☾ ☽☾ ☽☾ ☽☾ ☽☾ ☽☾ ☽☾
Bir ay sonra, hizmetçiler bana daha mesafeli ve saygılı davranıyordu. Bir gün kapım çalındı.
“Hanımım, size bir mektup getirildi.”
“Getirin,” dedim.
Hizmetçi, elindeki mektubu bana sundu. Mektubu açtım ve üzerindeki Fónce işareti, hem heyecan hem de korku uyandırdı.
Bu, babamın benimle görüşmek istediğini gösteriyordu.
Babam, benimle görüşmek istiyordu.
Benimle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☾ ♛Genç Hanım♛ ☽
FantasyKorkunç. Hemde çok korkunç. Hayatım o kadar karanlıktı ki, şu an burada olmak bana farklı hissettiriyor. Bir zamanlar, ağlayarak, beni saçından sürükledikleri bu koridorlarda, başımda bir taç ile yürüyorum. Zamanında, kendini satan bir kadının gerek...