Ay ışığı, beyaz koridora yansıyordu. Ay, bu gece diğer gecelere göre daha fazla parlıyordu ve koridor ay ışığını içine hapsediyordu. Parlak avizeler, küçük masalara koyulan parlak şamdanlıklar ve desenli duvarlar ışıl ışıl parlıyordu. Koridorda uçuşan tozlar ay ışığı ile birlikte sim gibi gözüküyor, dışarıda ki rüzgar sesi içeriye ılık bir şarkı edasıyla yayılıyordu.
Sessiz koridorda, beyaz tonlarında bir adam yürüyordu. Beyaz saçı her zaman ki gibi yumuşak ve parlaktı, ay ışığı saçlarını daha da ihtişamlı yapıyordu. Sade beyaz takımı, güzel desenlerle süslenmişti ve yapılı vücudunu ortaya çıkarıyordu. Çift beyaz eldivenler takıyordu ve ince uzun elleri narin bir şekilde duruyordu. Masmavi gözleri, Ayın mavi geceyle olan uyumu gibiydi. Mavi gözleri beyaz hareleri ile birdi. Hepsi uyumluydu. Beyaz uzun kirpikleri zarifçe kapanıp açılıyor, mavi gözüyle beraber uyum içinde şarkı söylüyordu. Ceketinin üzerinde aile armasını temsil eden bir elmas vardı ve elmas açık maviliği ile göz alıcıydı. Parlıyordu ve içinde sim dalgaları vardı. Bu güzel adam, bu güzel geceyi daha da güzel yapıyordu. Adam bir yere gidiyordu. Düşünceli duruyordu ve biraz da sıkıntılıydı sanki. İçinde bir şey tutuyor gibiydi ama onuru bunu söylemesine izin vermiyordu. Kızgındı. İçinde bir kızgınlık vardı. İçinde bir çaresizlik dalgası vardı ama Leydisini düşününce içine az da olsa biraz umut geliyordu.
Bu adam, White Dükalığının gelecek Dükü, Allan White'tı.
Allan, uzun koridorda mükemmel güzelliği ile yürüyordu. Sanki Ay onun elçisiydi ve Allan da Ay'ın Lorduydu. Sanki gece meltemi Allan için dans ediyordu ve o da tahtından onları izliyordu. Güzel yüzü ve güzel vücudu olan Allan, zarif bir kuğu gibiydi. Hatta daha da fazlası. Hafif uzun saçlarını alttan bağlamıştı ve küçük mücevherli bir tokayla toplamıştı. Saçı gözünün önüne düşüyordu ama bu onun güzel yüzünü kapatmaya yetmiyordu. Allan'ın çekiciliği ve güzelliği sonsuzluktan bile belli oluyordu.
Allan, sıkıntılıydı. Aklı 30 dakika önce babası ve küçük kardeşi ile geçen konuşmadaydı. İçinde bir kurt vardı ve bu kurt Avery'nin ona yalan söylediğini söylüyordu. Ama içinde ki küçücük yeşeren çiçek ise, Avery'e güvenmesini söylüyordu. Allan, o küçük çiçeğe inanmak istiyordu. Tüm benliğini ona kaptırmak, içtenlikle onunla olmak istiyordu. Bu işin sonunda, Avery'nin mutlu bir şekilde yaşamasını istiyordu.
İşin sonunda, kanlar içinde yerde olmasını istemiyordu.
İşin sonunda, Avery'nin ona küçümseyen bakışlarla bakıp ona ihanet etmesini istemiyordu.
Avery'e güvenmek istiyordu ve onun için, kendisi için bunu yapmak istiyordu. Onun ciddi bakan kırmızı gözlerinde bir rahatlama, bir mutluluk görmek istiyordu. Onun ağlamasını istemiyordu, onun hep mutlu olmasını istiyordu. Çok mu şey istiyordu?
Allan yerinde durdu ve elini koridor boyucna çevrelenmiş cama koydu. Cam soğuktu ve camdan rüzgar sesi geliyordu. Kafasını yavaşça cama koydu ve dışarıya baktı. Gözlerinde ne umut vardı ne de mutluluk. Tükenmiş gibiydi. Sadece her şeyin bir kaç dakika olsa da bitmesini, zamanın 1 dakika olsa da durmasını istedi. Gözleri yorgunlukla kapandı. Her gözlerini kapattığında aklına babası ve kardeşiyle geçen kavga geliyordu ve bu onun gözlerini açmasını sağlıyordu. Yavaşça nefesini verdi. Yavaş kalp atışlarını dinledi. Gözlerinden çenesine doğru, şeffaf parlak bir göz yaşı aktı. Ne eliyle sildi ne de rahatsız oldu. Onun şu an ne düşünmeye enerjisi vardı ne de güçlü durmaya. Sadece ağlayıp ona sarılmak istiyordu.
✧・゚: *✧・゚:* *:・゚✧*:・゚✧
Güneş batmak üzereydi ve turuncu hava beyaz/altın tonlarıyla çevreli odaya giriyordu. Kuşlar yuvalarına uçuyor, kediler kıvranıp uyumaya hazırlanıyor, halk yorgun bir günden sonra perdelerini kapatıyordu. Geleceğin White Dükü Allan ise son kalan bir kaç evrakla uğraşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☾ ♛Genç Hanım♛ ☽
FantasíaKorkunç. Hemde çok korkunç. Hayatım o kadar karanlıktı ki, şu an burada olmak bana farklı hissettiriyor. Bir zamanlar, ağlayarak, beni saçından sürükledikleri bu koridorlarda, başımda bir taç ile yürüyorum. Zamanında, kendini satan bir kadının gerek...