Birbirinden farklı konularla oluşturulmuş her biri birer bölümden oluşan Jikook ficidir.
#bunny 1
#minkook 5
#kookmin 25
#jimin 49
#jungkook 56
Lunastelll🎑⭐
Başlangıç Tarihi:15.03.2022
4250 kelimelik upuzun bir bölümle dönüşümü yapıyorum. Bozuk kafayla haftalardır yazmaya çalışıp sonunda bitirdim bölümü yazmayı.
Taslakta bekleyen diğer kurgularımı bir an önce bitirip yayınlamak için ciddi motive ye ihtiyacım var. Bu seferlik okuyan en azından on-on beş kişiden bol bol yorum bekliyorum, oy vermenizde beni çok mutlu ediyor fakat bir yazarın en çok ihtiyacı olan şey okurlarıyla diyalog halinde olmak ve yazmaya bu şekilde devam etmektir. Lütfen kırmayın beni 🥺🤧
Keyifli okumalar 💜
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yağmur yeri göğü inletmek istercesine sertçe zemine vuruyordu. Çevresindeki onlarca insanın tuhaf bakışları onun üstündeydi. Bu yağmurda çoğu yeri yırtık bir pantolon ve kısa kollu bir tişörtle geziyordu. Onu ıslanmaktan koruyacak bir şemsiyesi ya da soğuktan sakınacak bir montu yoktu. Depresif adımlarla yürüdüğü yolları izliyordu. Elleri cebinde bayık bakışları nereye gittiğini bilmediği yoldaydı.
Jimin kaybolmuştu. Düşünceleri arasında kendisini kaybetmişti. Sonra kendini sokağa atmıştı ve adımları onu nereye götürürse oraya gitmişti. Ve şimdi gerçekten kayıptı ama belliki bunun farkında bile değildi. Karşıdan karşıya geçmek için yönünü yaya geçidine çevirdiğinde ışıklara bakmadan kendini yola attı. Sert korna sesleri bir anda irkilmesini sağlarken birkaç adım uzağında sertçe fren yapan arabaya öylece bakmaya başladı. Kendine geldiğinde elini havaya kaldırdı ve arabaya doğrulttu özür dilemek istercesine. Sonra ise bir saniye daha beklemeden yolun geri kalanını yürüdü. Elleri sertçe saçına asıldı ve dudakları arasından kızgın bir inleme saldı. İnsanların tuhaf bakışları umrunda bile değildi.
Adımları onu ıssız bir ara sokağa ulaştırdığında sırtını bir apartman duvarına yaslayıp kafasını gökyüzüne dikti. Islak damlalar alnından çenesine doğru yavaş yavaş süzülürken dudaklarını birbirine bastırdı. Böyle hissetmesi için bir sebebi yoktu. Jimin bomboştu. Belki de sorun buydu. Bir şeyler hissetmek zordu ama sanılanın aksine bir şeyler hissedememekde çok zordu. Yaşayan bilirdi bomboş kalmanın ne demek olduğunu. O yüzden insanlar onu tuhaf buluyordu zaten; farklı, değişik.
Kendi kendine kıkırdayıp başını önüne eğdi ve iki yana salladı. Birkaç su damlası saçlarından savrulup ayrı yönlere giderken yavaş yavaş duvara sürünüp ıslak zemine oturdu. Hemen yanında bir çöp konteynırının arkasına saklanmış sokak lambası vardı. Cılız ışıktan görebildiği kadar etrafta gözlerini gezdirdi. Çöpler, çöpler ve daha fazla çöpler, burası bir çöplüktü besbelli. Tam da kendisine layık bir yere getirmişti onu ayakları.
Sinirle gülüp ayağa kalktı. Daha kendisi kendisini sevmeyip kabul edemiyordu. Birde insanlara onu sevmedikleri için kızıp küsmeye hakkı varmış gibi triplere giriyordu. Gözlerini sıkıca yumup omuzlarını dikleştirdi. Yavaşça yürümeye başladı. Tam o sırada kendisinin gitmesini beklermiş gibi yanından geçtiği kolilerin içinden acı dolu bir inleme sesi gelmişti. Ses o kadar inceydiki Jimin bunun annesi tarafından terk edilmiş küçük bir çocuk olduğunu düşünerek telaşlandı. Kolinin içini kontrol etmeye cesareti yetmezken kafasını iki yana umutsuzca sallayıp vicdanını görmezden gelerek yürümeye devam etti. Fakat bu sefer çığlık çığlığa ağlama sesi kulaklarını doldurmuştu. İki yanında duran ellerini yumruk haline getirip gözlerini sıkıca yumdu. Ani bir kararla arkasına dönüp sesin geldiği koliyi kucakladığı gibi havaya kaldırdı ve boş bir yere yavaşça koydu. Kolideki her neyse iç çekme seslerinden başka bir şey duyulmuyordu şu an. Jimin onu korkutmamak için derin bir nefes alıp kolinin kapağını yavaşça açtı ve içindekine kısık gözlerle baktı. Gerçekten küçük, miniminnacık bir çocuk vardı ve kafasında da uzun tavşan kulakları yer alıyordu. Jimin şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı tıpkı tavşan çocuğun yaptığı gibi. İkili tuhaf bir şekilde birbirlerini incelerken kolideki küçük bedenin dudaklarından acı dolu bir inleme istemsizce dökülmüştü. Jimin telaşla diz çöktüğü yerde diklenip küçük yaratığı kucakladı ve koliden çıkardı. Gerçekten minicikti ve bunun aksine uzun mu uzun tavşan kulakları vardı. İki ön dişide tıpkı bir tavşanınki gibiydi. Jimin burada ne döndüğünü bilmiyordu ve kafası anlamak için çok doluydu. Psikolojisi o kadar bozulmuştuki belki şu an halüsinasyon bile görüyor olabilirdi.