Gökyüzüne sahip gözler

416 21 7
                                    

Önümüzden bir karaltı geçmişti. Hatta karaltı değil, karaltılar. Ben mi yanlış görüyordum yoksa önümüzden yarı insan yarı at varlıklar mı geçiyordu? Bunlar sadece filmlerde olurdu. Ben kesinlikle üşüdüğüm için sanrı görüyordum. Bunun başka bir açıklaması yok çünkü.

-Harry: Y/n sende onları gördün mü?

-Y/n: Evet ama öyle bir şey olması mümkün değil. Bence biz fazla üşüdük.

-Harry: Ama neredeyse eminim.

-Y/n: Ben de Harry. Ben de ama bunun üstünde durmalı mıyız?

-Harry: Haklısın hadi yola devam edelim.

Orman o kadar güzeldi ki. Etrafımı izlemekten geri duramıyordum. Yeşilin en koyu ve en açık tonlarını içeren uzun ağaçlar. Sanki bir şey anlatmak istiyormuş gibi uzamış ve yeşilin en koyu rengine sahip sarmaşıklar. Çalılıkların üstünde renkli renkli yabani meyveler.

Bu orman cidden harikaydı. Gecenin bu geç saatinde bile karanlık bu ormanın şehvetini örtememişti. Ağaçların üstünde sanki karanlık bir perde vardı. Ve perdenin üstüne damlatılmış beyaz aydınlık boyalar. Bize böyle bir sahne sunulmuştu tüm bunların birleşimi.

Gökyüzündeki yıldızlar sanki bize umutlarımızı hatırlatmak istiyormuşçasına daha parlaktı bu akşam. Bu zamana kadar hiç bu kadar huzuru bulmuş muydum bilmiyorum. Ama bir çok insanı korkutabilecek bu orman benim için huzurdu. Sevdiğim rengin her tonu vardı bu yerde. Belki de bu ormanda kalmalıyız.

-Y/n: Harry...

-Harry: Ne oldu Y/n?

-Y/n: Bu ormanda kalsak? Hem buradan çıkınca ne olacak bilmiyoruz bile. Belki de hep bu ormanda kalmalıyız.

-Harry: Hadi ama kardeşim şaka yapıyor olmalısın. Burası çok korkunç. Ayrıca yabani hayvanlarla dolu. Seslerini duymuyor musun?

Harry öyle deyince etrafı dinlemeye başladım. Rüzgarın ağaç dallarına vurarak oluşturduğu hoş tınıyı, yağmurun yere vurunca ki vavelyalarını ve yabani hayvan sesleri duyuyordum. Gerçekten hiç fark etmemiştim.

-Y/n: Sen diyene kadar sesleri fark etmemiştim. Öyleyse bu ormandan çıkmak zorundayız değil mi?

-Harry: Aynen öyle kardeşim bu ormandan hızlıca çıkmak zorundayız.

Harry kolumu tutup beni çekiştiren başlamıştı. Ama o kadar hızlı gidiyordu ki ona yetişemiyordum.

-Y/n: kardeşim ne oluyor? Arkandan biri mi kovalıyor? Ne bu acele?

-Harry: Y/n arkamızda bize yaklaşan sesler var. Koşmalıyız hadi!

Sesler gitgide yaklaşıyordu. Ve biz koşmaya başlamıştık. Arkamızdan kopan vaveylalar belki de bizim sonumuzdu. Ve biz sonumuzdan kaçıyorduk. Elbet bir gün bizi yakalacak olan sonumuz şu an bizi yakalamasın diye koşuyorduk. İkimizde daha çok baştaydık. Hemen pes etmek istemiyorduk ve bunun için tüm gücümüzle koşuyorduk.

Soluklarımız ardı ardınca geliyordu.  Bir soluk ve ardından hızlıca bir tane daha. Sesler halen uzaklaşmış değildi. Yağmur giderek hızlanıyordu ve biz giderek yoruluyorduk. Artık pes edeceğimi hissederken Harry'nin verdiği komutu duydum.

-Harry: Y/n çabuk sola dön!

Hızlıca sola döndük. Anladığım kadarıyla peşimizde hangi hayvan sürüsü varda sağ tarafa gittiler. Biz hala koşuyorduk çünkü tehlikeden olabildiğince uzaklaşmak istiyorduk.
Koşarken bileğimde keskim bir acı hissettim. Ve her acıda olduğu gibi bu acıda tüm bedenime yayıldı. Sırtımda çimleri hissediyordum. Kulağım çınlıyordu ama Harry'nin dediklerini duymuyordum.

Gözlerim yavaşça kapanırken gördüğüm son şey Harry'nin bana endişeyle bakan gökyüzüne sahip gözleriydi...
🪄
Selamm umarım güzel bir bölüm olmuştur. Lütfen oy kullanmayı unutmayın. Sınav haftam yarın başlıyor bu iki hafta pek aktif olamayabilirimm.
Bolca kalp ♡♡♡♡

494 kelime...

SILLAGE*Draco Malfoy*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin