Selamm! Bölüm sonunu umarım okursunuz. Bir kaç açıklama yaptım. İyi okumalar dilerim Birtanelerim.
...
"Baba!"
Hepimiz şok içinde karşımızdaki adama bakıyorduk. Karşımızdaki adam Tom Riddle'dı. Tom bize ailesini üstün körü anlatmıştı .Annesi Merope soylu bir safkan ailenin kızıydı. Hatta Salazar Slytherin'nin soyundan bir aileydi. Merope bir şekilde Tom ile tanışmış ve arkadaş olmuşlardı. Ancak Tom'un hisleri arkadaşlıktan öteydi. Merope'ye saplantılı derecede aşıktı. Onun erkeklerle görüşmesini engelliyor, ailesiyle bile daha az görüştürüyordu. Daha sonrasında Merope'nin bir cadı olduğunu öğrenmiş ve onu elinde tutmak için büyüler araştırmaya başlamıştı. En sonunda aşk iksiri olan Amortentia'yı öğrenmiş ve iksiri muggle olmasına rağmen başarılı bir şekilde yapmıştı. İksiri Merope'ye içirdiği dönem Merope Tom'a hamile kalmıştı. Ancak Tom'a iksir etkisindeyken mi hamile kalmıştı Tom bilmiyordu. Bu zamana kadar da kimseye aşık olmaya çalışmamıştı. Hayatının devamında ise hep zorluklarla karşılaşmıştı ve babasının engellerine takılmıştı. Bir dönem yetiştirme yurdunda büyümüş ancak Dumbledore onu oradan almıştı. Şimdiyse yazları dedesine ait olan bir malikanede kalıyordu.
Tom babasının annesine yaptıklarından dolayı ondan nefret ediyor ve onun adını kulanmaktan yüksek ihtimal rahatsız oluyordu. Ancak bu zamana kadar ona Tom dememize izin vermişti. Rahatsız oluyorsa bile söylememişti. Şimdiyse karşımızda oğluna hiç babalık yapmamış onu anne sevgisinden mahrum bırakmış takıntılı biri duruyordu. Aşk hiç bir zaman can yakmazdı ama Tom aşkını takıntı seviyesine çıkartmış defalarca Merope'ye zarar vermişti. Karşımızda bir baba oğul değil iki yabancı duruyordu. Tom her an babasının yakasına yapışabilecek gibi duruyordu. Ondan hep nefret etmişti ve her zaman annesine benzemeye çalışıyordu. Bu kadar çalışmasının, bu kadar zeki olmasının ve bu kadar ciddi asil olmasının sebebi annesiydi.
"Burada ne arıyorsun? Sen bir mugglesın! Buradan hemen gidiyorsun."
"Gitmiyorum. Buraya oğlumu görmeye geldim."
"Senin bir oğlun yok! Annemi mahvettin sen! Bana yaklaşmana bile izin vermem."
"Hadi ama Tom sen benim küçük oğlumsun. Hem babana böyle davranmamalısın. Anneni seviyorsan..."
Tom Riddle aşık olduğu kadınla oğlunu tehdit edecek kadar alçak bir insandı. Oğlu karşısında sinirle dolarken babasına bir atak yaptı. Ama Draco ve Blaise onu iki kolundan tuttular. Tom sinirle kolunu çekerken kıstığı gözleri ile babasına bakıyordu.
"Sen annemi hak etmiyorsun. Sen yaşamayı bile hak etmiyorsun! Sen benim babam olmayı geç insan bile olamazsın! Duydun mu beni? Sen insanların hayatını karartan bir şeytansın!"
"Benimle böyle konuşmayı kes Tom! Tüm ipler benim elimde. Eğer uslu bir çocuk olursan anneni görebilirsin. Annen uslu çocukları sever."
Biz sadece onları dinlerken onların birbirine bağıran sesleri bu kimsesiz ve karanlık koridoru dolduruyordu. Bu onların en büyük hesaplaşmasıydı belki de. Ama uzun sürmeyecekti. Eğer bu adam Hogwarts'a girdiyse Dumbledore birazdan bunu fark eder ve gelirdi. Draco ve Blaise ne yapacaklarına karar veremez şekilde bu ikiliyi izlerken adamın sözleri bizi biraz daha şoka soktu.
"Böyle rahat konuştuğuna göre annenin hasta olduğunu da biliyorsundur oğlum. Annenin yaşamasını mı istiyorsun? O zaman kapa çeneni! Benim dediklerimi yapmak zorundasın. "
Tom afallamış ve birkaç adım atmıştı. Gözlerindeki ışık bir anlığına solmuş ve babasının dediklerini kabullenmez gözlerle bakıyordu. Biz daha ne olduğunu anlayamadan Tom asasını çıkarttı ve babasına yaklaşıp asasını boynuna dayadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SILLAGE*Draco Malfoy*
Fanfiction"İnsanlar iki kafa, dört kol ve bacaktan yaratılmıştı. Ancak bu hayatı yaşanılmaz kılıyordu. Tanrı ise buna bir çözüm buldu. İnsanlar artık tek kafa, iki kol ve bacaktan oluşuyordu. Ancak Tanrı tek bir şeyi ayırmadı. Ruhlarını. Böylece iki ayrı ins...