Medya: Aslı'mız.🤍 Evet kızın gözleri yeşildi gidip şopladım 😂
ABA - Aslım'ın Bakış Açısı
Orada, Ece'nin ağlamanın etkisiyle sarsılan bedenimi sakinleştirmeye çalışmalarının arasında, cildim gözyaşlarımdan kaskatı kesilene dek ağladım. Sorunlarla baş etme şeklim buydu. Aslında baş edememe desem daha doğru olurdu.
Ben Ömer'le tanıştığımdan beri hiç yalnız kalmamış, hiç böylesine çaresiz hissetmemiştim. O benim yerime her sorunu göğüslemişti. Şimdiyse kütüphanenin tozlu rafları arasına fırlatıp attığım eski hislerim yeniden gün yüzüne çıkmıştı. Daha şimdiden bu hisler yüzünden kendimde yoğun bir bezmişlik, bir tükenmişlik seziyordum. Nasıl dayanacağım? diye düşünmeden edemedim. Ne yapacağım? Ne yapacağım..
O esnada içimden arabadan çıkıp yeniden kapıya dayanmak ve ne söylediğine, ne yaptığına bakmadan Ece'yle birlikte onu yaka paça arabaya tıkmak geldi ama bu dâhiyane fikrim apartmanın girişinde beliren gölgesiyle birlikte duya düştü. Arkasından evdeki adam da çıkıp gelmişti.
"İşte!" diye atıldım bedenimi öne kaydırarak. "Çıktılar."
Ece arabayı apartmanın girişinin üç dört metre gerisine, bir kamyonetin arkasına park etmişti. O yüzden bizi göremiyorlardı ama ben yapıştığım camın arkasından da olsa onu görebiliyordum. Öyle ya da böyle, onu ne koşulda olursa olsun görmeyi başarırdım.
"O kim?" diye sordu Ece. Ömer'in yanındaki adamdan bahsediyordu.
"Emre."
"Tanıyor musun?" Gözlerimle onları takip ettim. Markasını tanımadığım siyah bir spor arabaya binmek üzere olduklarını gördüğümde telaşlanmıştım.
"Evet. Yani, yukarıda tanıştım. Hale'yi de tanıyor. Çabuk, Ece," dedim aceleyle kelimeleri ardı ardına sıralayarak. "Gidiyorlar. Takip et."
Ece bocalayarak da olsa dediğimi yaptı ve motoru çalıştırdı. Siyah spor arabanın arkasından olabildiğince hızlı bir şekilde yola fırlarken tatsız bir sesle mırıldanıyordu.
"Birlikte bir Ömer'in çoklu kişiliğini kovalamadığımız kalmıştı zaten. Güzel oldu."
Takip etmek.
Bu anlık verdiğim bir karardı ve sonrasında, gidecekleri yere ulaştığımızda ne yapacağımı hiç mi hiç bilmiyordum ama onu nereye olduğunu bilmediğim bir yere giderken izleyeceğim de yoktu. Onun benim Ömer'im olmadığını biliyor ancak bu bilgiyi kafamda uygun bir yere oturtamıyordum. Bu yüzden bildiklerim ve onlarla yaptıklarım tutarsızdı. Zihnim biliyordu ama kalbim kabullenmiyordu. Kalbimde, o arabadaki hala benim kocamdı ve ben onun gitmesine izin veremezdim.Onlar önde, biz birkaç araba arkalarında köprüyü de geçtik. Avrupa Yakası'na geçmiştik. Asıl İstanbul'a.
Nereye gidiyordu bu? Ömer'in çalıştığı şirketin Avrupa Yakası'nda bulunan ofislerini hatırlamaya çalıştım ama bu iş meselelerinden sıkıldığımdan hiçbir zaman şirketin yan kollarının adını adamakıllı öğrenmemiştim. Ama.. bir dakika. Yine yapmıştım.
Bana olduğumu söylediği bir geri zekâlı gibi davranıyordum. Eğer o Ömer değilse, o zaman şirketten bile haberi olmayabilirdi..
"Telefon,"
Ece'nin uyarısıyla gözlerimi daldığı yerden alıp elimi titreyen çantama götürdüm. Bu Ömer'in telefonuydu. Ekranda yazan ismi görünce birden kendimi daha az çaresiz hissettiğimi fark ettim.
"Salih baba." diye açıkladım Ece'ye ve bekletmeden aramayı cevapladım.
"Ömer, oğlum aramadın merak ettim. N'aptın bizim projeyi? Onay verdiler mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkiz Bedenler
Mystery / Thriller"Ömer, delirdin mi sen?! Karınım ben senin!" "Senin kocan yok artık kızım, sok kafana bunu." ~ Parçalanmış bir zihin, parçalanmış hayatlar.. İki farklı kalbin arasında kalmış bir kadın.. İkiz Bedenler bir kadınla erkek arasındaki aşktan çok daha f...