İyi okumalar
Okuldan çıkarken, gözleri geçenlerde gördüğü son sınıflardan olan o çocuğu arıyordu... Yoongi'yi.
Her zaman oturduğu ağacın altında yoktu. Kapıdan çıkana kadar bakınsa da görememişti. Arkasına bakarak yürüken bedeninin sarsıntısından anladığı kadarıyla birine çarpmıştı. Hızla önüne döndü, onu başka yerlerde ararken karşısına çıkmıştı. Yere düşen telefonunu aldıktan sonra küçük bedene baktı "Bir şeyiniz var mı?" Jimin yüzünü incelercesine bakarken kafasını sağa sola salladı "Sorun yok"
Yoongi gülümseyip onu geride bırakarak gözden kaybolmuştu. Hemen ardından gelen Taehyung arkadaşının aptal gülümsemesine karşı koluna bir yumruk geçirdi "Kendine gel" Jimin acıyla inlediğinde kaşlarını çatıp Taehyung'a döndü. "Acıdı" arkadaşının tepkisine karşı şakayı abartmış olabileceğini düşünen Taehyung dudaklarını büzdü "Getir öpeyim de geçsin"
Jimin göz devirirken Taehyung'un yanından geçip kapıya doğru ilerledi. O da peşinden geliyordu "Napıyoruz bugün?" Kısa olan omuz silkti. "Annemi ziyarete gideceğim"
"Ben de geliyorum" adımlarını durdurup birkaç adım gerisindeki uzun olana döndü "Hatırlar mı dersin?" vereceği cevabı suratına yansıtmıştı bile, kafasını sağa sola sallayıp "Hatırlamayacaktır" dedi. O bunu zaten bilse de arkadaşından da duyduktan sonra canı daha da sıkılmıştı.
Sessizliği hakim tuttukları yolculuğun ardından hastaneye gelmişlerdi. Annesinin olduğu odaya çıktıklarında Jimin heyecanlanmıştı. Taehyung bunu farkettiğinde biraz da olsa sakinleşmesi için omuzundan kavrayıp gülümsedi. Asansörün kapısı açılmış ve uzun koridorun sonundaki odaya varmışlardı. Kapıyı tıklatıp içeri girdiler.
Annesi yoktu, hatta oda boştu. Endişeyle Taehyung'a döndüğünde kaşları çatılmıştı. Onu arkada bırakıp asansöre koştu. Aşağı inip danışmaya soracaktı. Düğmesine art arda bastığı asansör, bulunduğu kata çok uzaktı. "Sikeyim" merdivenlere yöneldiğinde Taehyung'un sesini duymuştu. "Dikkat et merdivenler çok dik!"
Onu umursamayıp hızla merdivenlerden indi bir ara bileğini burkmuştu ama bir şey olmamış gibi zemin kata ulaştı. Danışmadaki adamın karşısına dikilip "5. Kat 49. Odada kalan hasta nerede?" diye sordu. Adam elindeki telefondan gözünü ayırmıyordu bile. Jimin sesini yükselterek sorusunu tekrarladı.
Sakinliğini koruyan adam bilgisayara yöneldi birkaç saniye sonunda -bu Jimin'e seneler gibi gelse de- konuşabilmişti "1. Kat 18. Odaya alınmış" Jimin korktuğu şeyi duymadığı için şükrederek tekrar merdivenlere yöneldi. Bu sefer yavaş ve bitkin adımlarla merdivenleri tırmandı bileği acıyordu. Bir yere tutunma gereksinimi duyduğunda Taehyung koluna girmişti. "Annen iyi, sakinleş biraz"
Kapısında 18 yazan odanın önünde bekliyorlardı. Kapıyı açmak için yeltenmişti ki kapı içeriden açıldı. Uzun boylu, siyah saçlı, oldukça yakışıklı biri içerden çıkmıştı. "Kimsiniz?" Çocuk gülümseyip "Jeon Jungkook'um yaşam koçu da diyebilirsiniz" dedi pişkin pişkin. Zaten canları burnunda olan ikili karşılarındaki adama öldürücü bakışları yollarken onlarla dalga geçtiğini düşünmüşlerdi. Jimin bir şey demeden Jungkook'u arkasında bırakıp içeriye annesinin yanına girdi.
"Komik olduğunu mu sanıyorsun? Burası hastane dalganın sırası mı?" Taehyung sabır dilercesine tavana baktıktan sonra arkadaşının arkasından içeri gidip kapıyı kapattı. "Dalga geçmiyordum beyler... Ama siz bilirsiniz" üstüne kapanan kapının ardından odanın çarprazındaki koltuklara oturdu ve gözlerini kapatıp saymaya başladı. "60...59...58"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Basorexia [Jikook]
FanfictionKapısının önündeki çiçekleri eline alırken gözü üstündeki nota çarpmıştı "Gardenya çiçeğinin bir diğer adı da beni unutma çiçeğidir sevgilim" The story of Jikook.