Jimin, elini deftere doğru uzatırken Jungkook onu engellemiyordu. Arkadan gelen sesle Jimin odağını değiştirip oraya doğru döndü.
Zil zurna sarhoş olmuş adam onlara doğru yaklaşıyordu. "Rahatsızlık verdiysem kusura bakmayın söylemeden duramayacağım" düzgün konuşmayı bırak ayakta bile duramıyordu. Sonunda kendini sanki yatağına atarcasına yere bıraktı.
Kısa boylu çocuk kaşlarını şaşkınlıkla kaldırmıştı adamın ne yapmak istediğini anlamaya çalışıyordu. Birkaç saniye onları tepeden tırnağa süzdükten sonra avuç içlerini yanaklarına yapıştırırken hayranlıkla bakıyordu "Çok yakışıyorsunuz"
Jungkook gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyor, Jimin ise utanarak tek eliyle gözlerini kapatıyordu. "Sokak karanlık olmasına rağmen siz etrafınıza ışık saçıyordunuz sanki"
Sarı saçlı çocuk daha fazla dayanamayıp lafa girdi "Siz yanlış anlamışsınız olayı" adam sinirle yerinde doğruldu "Neyi yanlış anlamışım ben?"
Sınıf arkadaşı olduklarını anlatmaya çalışıyordu ama karşısındaki adam onu hiç dinlemiyor aksine sözünü kesip duruyordu. Eliyle Jimin'i gösterirken lafa girdi.
"Yoksa bu sarı, seni sevmiyor mu?" Jungkook aklına gelen ani fikirle rolüne bürünerek olayı daha da büyütmeyi seçmişti. Kolunu yanındaki bedenin omzuna atıp, gözlerinin içine bakarken konuşmaya başladı "O beni sevmiyor gibi ama ben ona çok aşığım" omzundaki kolun altında minicik kalan Jimin gözlerini kaçırmıyordu. Sanki bir daha göremeyecekmişcesine inceliyordu karşısındaki suratı. Sarhoşluğun verdiği uyuşuklukla konuştu "Ne saçmalıyorsun?"
"Niye öyle diyorsun balım, bugün tanışma yıl dönümümüz değil mi?" Dudaklarını büzerek devam ettirdi "Yoksa unuttun mu?" Bu saçmalığa daha fazla dayanamayacağını anlayan Jimin son kalan birayı da eline aldığında vakit kaybetmeden yerden kalkıp oradan uzaklaşmaya başladı.
Jungkook da arkasından kalktığında yerdeki adama bakıp gülümseyerek "Sayende insanların zayıf noktasını farkettim" dedi.
Jungkook, Jimin'i en saf duygusundan vuracaktı..
Sarı saçlı çocuk üçüncü birasını açarken arkasındaki adım seslerinin sahibini biliyordu. Aklında tekrarlanan anla kafasını sağa sola sallayıp kendine gelmeye çalıştı. "Ben ona aşığım"
Biradan büyük bir yudum daha aldıktan hemen sonra arkasını dönüp işaret parmağını sallayarak konuştu. "Senin için bu tarz cümleleri kurmak çok kolay galiba"
Jungkook onun bu haline gülümseyerek kafa salladı "Benim için öyle, senin için kolay değil mi?"
Olumsuz anlamda salladığı başı sarhoşluktan dolayı döndüğünde, dengesini sağlamayadığından tökezledi. "Hiç kolay değil hemde" olduğu yerde hareketsiz bir şekilde duruyor uzun boylu çocuğun ona yetişmesini bekliyordu o yanına gelene kadar birasının dibini kafasına dikti. Normalde çok içen biri olmadığından şuan dünya onun için biraz hızlı dönüyordu.
Jungkook yanına geldiğinde durup elleri cebinde onu izledi. Sarı saçlı çocuk sanki bir şey diyecekmiş gibiydi. Onun bu hâline ister istemez gülümsemiş ve ellerini cebinden çıkarmıştı. Jimin'in suratını avuçlarının arasına alıp tepkisini ölçtü. Kaşları çatılsa da yanakları kızarmaya başlamıştı. Gözleri yarı açık yarı kapalı dururken tamamen kapandığında, avucunun içindeki ağırlık artıyordu.
"Uyudun mu cidden?" cevap gelmediğinden uyuduğunu anlamıştı. Yorgunlukla nefes vererek kafasını kolunun içine yatırırken eş zamanlı olarak bacaklarından kavrayıp kucağına aldı. Boynuna sarılan kollarla Jimin'in saçları yüzüne değmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Basorexia [Jikook]
FanficKapısının önündeki çiçekleri eline alırken gözü üstündeki nota çarpmıştı "Gardenya çiçeğinin bir diğer adı da beni unutma çiçeğidir sevgilim" The story of Jikook.