III.

187 25 6
                                        

İyi okumalar

Jungkook hızla kendi önlüğünü çıkarttı, Jimin'in belindeki düğümü de tek seferde açıp önlüğü çıkarmasına yardım etti. İnce bileklerinden tutup onu kafeden çıkarmıştı. Uzaklaştıklarında Jimin bileğini çekti, duvarın kenarına geçip yere çöktü ve kollarını dizlerine sardı. Dokunsan ağlayacak haldeydi. Aslında sadece bu olay yüzünden değildi bu hali, uzun zamandır her şey üst üste geliyordu.

Gözyaşlarını geri göndermek adına kafasını yukarı kaldırıp gözlerini kapattı. "O herif orada seni azarladı ve sen ağzını açıp tek bir kelime etmedin" Jungkook oldukça sinirliydi. "Suçun yokken özür dileyip durmamalıydın" Jimin kafasını kaldırdı ve ağlamasa da kızaran gözleriyle siyah saçlı çocuğa baktı "Eziğin teki olduğum için kusura bakma ama bunu değiştiremiyorum" Jimin de en az onun kadar sinirliydi "Sana ezik demedim"

Jimin hâlâ Jungkook'un gözlerine bakarken bir damla yaş aktı yanaklarından aşağı. Elinin tersiyle silip hızla kafasını eski yerine - dizlerinin üstüne - koydu. Uzun boylu çocuğun katlanamadığı tek şey kendini savunamamaktı. Duvarın dibinde büzülüp kalmış bedenin yanına kendini bıraktı "Bak Jimin, kim olursa olsun seni aşağılayan birine ağzının payını vermelisin."

Onu duyuyordu ama tepki vermiyordu. Jimin yavaşça yerden kalkmıştı. "Başına bela açtığım için üzgünüm, işinden de oldun benim yüzümden. Senin için yeni bir iş bulacağım" Onu arkada bırakarak hızlı adımlarla yürümeye başlamıştı.

Jungkook gülümsedi ve kalkıp onun arkasından yürümeye başladı. Jimin onu takip ettiğini anlamış olacak ki bir süre sonra arkasını döndü. "Eve kendim gidebilirim. Bu kadarını da yapabiliyorum. Beni takip etmene gerek yok"

Uzun boylu çocuk iki elini yukarı kaldırdı. "Yakaladın beni" sarı saçlı çocuğun biraz da olsa gülümsediğini farkettiğinde devam etti "Görev başarılı. Ama aslında seni takip etmiyorum, eve gidiyorum" sarı saçlı çocuk bozuntuya vermemişti "Peki, sen öyle diyorsan öyledir"

Jimin'in oturduğu yere kadar birlikte gelmişlerdi apartmana girmişler, aynı kata çıkmışlardı. Kısa boylu çocuk kapısının önüne gelince kollarını önünde birleştirdi ve elleri cebinde merdivenleri tırmanan bedenin ne yapacağını anlamak için beklemeye başladı. Cebinden çıkardığı anahtarla karşı dairesindeki kapıyı açıp içeri girerek el sallamış ve kapının ardında her şeyin "kader" den ibaret olup olmadığını sorgulayan bir beden bırakmıştı.

O da fazla beklemeden eve girip kapıyı kilitledi. Hemen girişteki duvarda annesinin resmi vardı ne kadar süre ona bakıp içinden geçen her şeyi söyledi bilmiyordu ama görüş açısı bulanıklaştığında gözlerini kapatıp biriken yaşların akmasına izin verdi.

Cebindeki telefon titreştiğinde yavaş hareketlerle telefonu açıp kulağına koydu "Eve geldin mi? Merak ettim seni" elinin tersiyle ıslak yanaklarını silerken konuşmaya başladı "Geldim Taehyung merak etme uyumak için hazırlanıyordum" karşı taraftan ses gelmeyince onu kandıramadığını anlamıştı.

"Yanına gelmeme ihtiyacın var mı?" Görüş açısı yeniden bulanıklaşırken gözlerini annesinin resmine dikmişti. Kafasını olumsuz anlamda salladı, sesi titriyordu "Hayır, gerek yok" elini ağzına kapatmış ağlamamak için kendini olağan üstü bir gayretle sıkıyordu. Yapamamıştı, telefonu kapatıp ağlamaya başladı şimdi ne yapacaktı? artık annesi de yoktu. Ailesi dağılmış, abisi de onu bırakıp gitmişti kimsesi kalmamıştı.

Acı içinde sayıklarken sakinleşmesi zaman alsa da orada uyuya kalması pek zamanını almamıştı. Gözlerini bir ara açtığında telefondan saate baktı, gece ikiye geliyordu. Boynu tutulmuş bacaklarını hissetmekte zorlanıyordu. Güçlükle ayağı kalkıp kendini yan odadaki yatağa bıraktı.

Basorexia [Jikook]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin