attraction

17.1K 1.5K 1K
                                    

"Sıkıldın mı?"

Aklı tamamen bambaşka yerlerde olan Taehyung deltanın sorusuyla somurttu ve kafasını salladı. Bir anda aklına gelen fikirle yüzü aydınlandı. "Kaçalım mı?" deltanın kulağına fısıldadığında Jungkook gülmeye başladı. "Çalıştığın bankanın yıldönüm kutlamasından kaçmayı mı düşünüyorsun? Üstelik müdür olarak?"

"Ne olmuş? Müdürler sıkılmaz mı?" diye söylenip kollarını önünde bağladı. Tanımadığı biri, onları sarmaş dolaş bir halde terasta yakalayana kadar bu kutlamanın bu kadar sıkıcı olduğunu farketmemişti.

Her şey tekrar aklına geldiğinde yine kafasını bir yerlere gömüp saklanma ihtiyacı hissetti. Utanmıştı, fazlasıyla. Deltadan, yaptıkları şeyler yüzünden onlar hakkında konuşan insanlardan, terasta onları yakalayıp sonra da 'pardon, meşgulsünüz galiba, böldüm sizi' diyen çalışandan, sürekli ima yapan çalışma arkadaşlarından utanmıştı.

Git gide artan utangaçlığı sıkılmasına yol açarken Jungkook'un hiçbir şeyi umursamadığını adı gibi biliyordu. Onu daha da iyi tanımaya başladığı şu günlerde, umursamaz ve arsızın teki olduğuna kanaat getirmişti. Kendisinin de ondan aşağı kalır bir yanı olmadığının farkındaydı ve çizgilerin dışına çıkmak, deltanın etrafında olmak onu heyecanlandırıyor, kendinden beklemeyeceği hareketler sergilemesine yol açıyordu.

Nasıl bir pozisyonda oldukları ve deltanın dediği şeyler aklına girdiğinde omuzlarını düşürdü. O an hiçbir şey umrunda değildi, zaten umrunda olamayacak kadar kendinden geçmişti, fakat tekrar tekrar düşündükçe kafasını bir yerlere vurmak istiyordu. Deltanın dediği her şey aklının en ücra köşelerine kadar yankılanıyor, bedeninin her yerinde gezinen cüretkar elleri hala hissediyordu.

Asıl sorun, olayların etkisinden çıkamaması değildi. Sorun, hala içinin gıdıklanması, durduk yere terlemesi ve daha fazlasını istemesiydi. Sonuçta Jeon Jungkook arsızsa, Kim Taehyung ondan daha arsızdı ve deltanın oyunlarına her zaman ayak uydurabilecek kadar cesaretliydi.

Düşünüp durduğu parmaklarını ensesinde hissettiğinde istemsizce sıçrayıp ona döndü. Jungkook, seslenmesine rağmen onu duymayan omeganın ensesini yavaşça sıkmaya başladı. Aklından neler geçtiğini az çok biliyordu. "Rahatla biraz." pişkince konuşup baş parmağını boynuna bastırdığında Taehyung dokunuşundan kaçınmak için geri çekildi. "Sen mümkünse bana dokunma."

Omeganın somurtmaya devam etmesi Jungkook'un yüzündeki gülümsemenin büyümesine sebep oldu. Ne için somurttuğunu biliyordu fakat konunun farklı olduğunu istemsizce hissediyordu. "Bir de ben asla utanmam diyordun..."

"Utanmadım zaten!" diye çıkışıp önüne döndü. Deltanın her şeyin farkında olduğunu bilmesine rağmen yalan söylemek en kolay seçenek gibiydi. Üstelik utangaçlığı ve arsızlığı birbirine girmişken bir şeyleri itiraf etmek kesinlikle zordu. Jungkook derin bir nefes aldı ve oturduğu yerde yayıldı. "Keşke kendini görebilseydin."

Bakışlarını tekrar Taehyung'a yöneltti ve sürekli olarak salladığı dizini durdurmak amacıyla bacağını tuttu. "Ne istiyorum biliyor musun?" eli yavaş yavaş dizinden yukarı kayarken omegaya yaklaştı. "Ne istiyorsun?"

"Sadece," dedi ve yumuşak bir şekilde şakağından öptü. "Benim karşımda öyle görünmeni istiyorum." Taehyung gözlerini bir anlığına kapatıp sertçe yutkundu. Yavaş yavaş alev alıyormuş gibi hissetmekten alıkoyamıyordu kendini. Derin bir nefes aldı ve kulaklarına kadar kızardığını bilmesine rağmen, bu gerçeği göz ardı ederek, gergin bir şekilde gülümsedi. Jungkook ona her şeyi aynı anda hissettirebilecek ve birbirine uyuşmayan hareketleri sergilemesine sebep olabilecek güçteydi.

twin flamesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin