comfort zone

16.2K 1.4K 1K
                                    

Jungkook, bir anda çalan şarkıyla yanına oturmadığı için somurtan ve keyiften içtiği içkiler yüzünden tamamen sarhoş olan omegaya döndü. Her ne kadar içmesine engel olmaya çalışsa da, pek başarılı olamamıştı. Üstelik Taehyung'un alkol toleransı oldukça azken sadece birkaç bardakla sarhoş olması beklendik bir durumdu. Bir anda karar verdiği ve ortama pek de uymayan şeyle ayaklandığında masadaki herkesin dikkatini çekmeyi başarmıştı.

Tek elini arkasına yerleştirerek diğer elini omeganın önüne uzattı. Önünde hafifçe eğildiğinde Taehyung'un şaşkın ve baygın bakışları bir kere daha gülmesine sebep oldu. "Bu dansı bana lütfeder misiniz?" dedi göz teması kurup hafifçe kafasını yana eğerken. Arkadaşlarını şaşırttığına emindi ve restorandaki birçok kişinin bakışlarına maruz kalacaklarını da biliyordu fakat omeganın yüzüne yayılan, her yerde güller açmasına sebep olabilecek kadar güzel gülümsemesi bazı şeyleri arka plana atmasına ve umursamamasına yol açıyordu.

Taehyung, deltanın elini yavaşça tutup ayaklandı. "Tabii ki," diye mırıldandı Jungkook'un önünde reverans yaparken. Elini yavaşça deltanın omzuna yerleştirirken nasıl bir anda bu konuma geldiğini sorgulayamayacak kadar mest olmuş haldeydi. Hafifçe dans etmeye başladıklarında kendi kendine güldü, alkol yüzünden bazı şeyleri algıyalamıyor olabilirdi fakat hareket etmelerine rağmen belini okşayan eli her bir hücresinde hissediyordu.

Huzurun, mutluluğun veyahut damarlarında sürekli olarak gezinen sevginin anlamını sorsalardı kesinlikle açıklayamazdı fakat nasıl hissettirdiğini çok net biliyordu. Önceden, ne hissettirdiğini bildiğinden bile emin olmadığını öne sürerdi fakat delta ona her şeyin en güzel halini yavaş yavaş öğretirken halinden oldukça memnundu. En sevdiği insanlarla beraberken, deltanın kollarının arasında adımlarını ona göre atarken yıllarca ondan saklanan mutluluğu her bir hücresinde hissetmesi oldukça normaldi. Mutsuz bir hayatı olduğunu daha önce hiç düşünmemişti fakat bütün kemiklerini sızlatacak kadar mutlu hissettiği için, daha önce yaşadığı şeylerin mutluluk olup olmadığından artık emin değildi.

Jungkook gülerek onu etrafında döndürmeye başladığında zaten yeterince dönen başı yüzünden daha çok gülmeye başladı. Düşeceğini sandığı için ona daha sıkı tutunurken dans ettikleri için aralarındaki azıcık mesafe bile canını sıkıyordu. Yüzünü incelemeye başladığından dolayı aksayan adımları deltayı tekrar güldürürken Taehyung dudaklarını büzdü. Her hissi, dibine kadar yaşıyordu fakat kalbinden taştığını düşündüğü sevgisi gözlerini doldururken bu dünyadaki en güzel şeyin deltanın gülüşü olduğunu düşünüyordu.

Seokjin'in restoranında toplanmaya karar verdikleri bir gece, Jungkook'un Taehyung'u bir anda dansa kaldırmasıyla devam ederken herkesin onları izlemesi ikisinin de umrunda değildi. Sözlerini yarım yamalak bildikleri Fransızca şarkıya eşlik etmeyi veyahut doğru dürüst dans etmeyi de pek umursadıkları söylenemezdi. Dışarıdan nasıl göründükleri, onları izleyenler, etraflarında olup bitenler önemli değildi. Zaten birbirine sımsıkı tutunan bakışlar, birbirinden kopmaya korkuyormuşçasına temaslarını kesmeye cüret etmezken başkalarını görecek halde değillerdi. Sadece arada sırada birbirlerini izlemek için temaslarını koparan gözler, yıllar sonunda tutunacak şeyler bulduğu için parıl parıl parlıyordu. Ait oldukları yerde, birbirlerinin kollarının arasında, attıkları her adım; yaptıkları her gülünç davranış bile doğru olanı yaptıklarına olan inançlarını beslerken ikisi de sonunda kavuşabildikleri sevginin en güzel halini, birbirini izliyordu.

"Lütfen oturun artık..." Seokjin, her ne kadar kendi kendine söylenip dursa da oldukça sevimli göründüklerini düşünmeden edemiyordu. Üstelik o kadar içmesine rağmen zar zor çakırkeyif olan deltanın, tamamen sarhoş olan omegaya her türlü ayak uydurması da hoşuna gitmişti. Saatin geç olmasının verdiği rahatlık vardı üstüne, en azından restoran tıklım tıklım dolu değildi.

twin flamesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin