twin flames

i deserve you

Onu usanmadan ve sıkılmadan çekiştirmeye devam eden omega yüzünden omuzlarını düşürüp derin bir nefes aldı. Hiçbir şekilde istemediği şeyi yapmayan birine göre omeganın laflarına çok çabuk kanıyordu. Bir yanı sürekli ona inanıp dediğini yapma düşüncesiyle rahatlarken diğer yanı bazen buna pişman oluyordu. Ona 'hayır' diyebilmesi, istediği şeyleri reddetmesi kendi içinde mümkün olmadığı gibi böyle bir şeye yeltendiği an canı sıkılıyordu.

Bazı şeylerin sebebini henüz çözememişti, birçok şeyi onu çok sevdiği için olduğunu düşünmeye çalışsa da çok daha farklı olduğunu hissedebiliyordu. İlişkilerinin en başında asla susmayan deltasının hiçbir şekilde konuşmaması, hislerini açıklığa kavuşturabilmesi için yardımcı olmaması kafasını daha da karıştırırken mutlak olan bir gerçek yüreğini rahatlatıyordu; Taehyung'a aşıktı.

Dikkatli bir şekilde düşündüğünde çoğu zaman anlam veremediği hislerin sebebi elini sıkı sıkı tutan omegadan başkası değildi. Onu sevmenin kolay olduğuna kendi içinde defalarca ikna olurken, birbirleri için yaratıldıkları düşüncesine tekrar tekrar kapılıyordu. Kim Taehyung için yaratılmıştı ve onun için nefes almaya devam ediyordu.

Saatlerce süren konuşmalarının hiçbir sonuca bağlanmaması, ikisinin de hiçbir şekilde hiçbir cevap elde edememesi canını sıksa da ruh eşi olmalarının bir noktada önemli olmadığını düşünmeye başlamıştı. Hayatında Taehyung gibi birine sahipti ve sevgisinin yanında, ruh eşi olayı bunu değiştiremeyecek kadar sönük kalıyordu. Öyle ki, kalbinin parçalara ayrılıp deltanın yükünü hafifletecek kadar yumuşaması omega sayesindeydi. Onu sevdiği her dakika iyileşiyor, kendine kavuşuyordu. Bir kere dilini damağını kurutan bu zevki yaşadığı için bir daha asla doymayacağını ve daha fazlasını isteyeceğini biliyordu. Her şeye yabancıydı Jungkook, güzel hislerin hepsine yıllarca uzaktı fakat bir o kadar da yakındı. Hiç tanımadığı biri, beklemediği bir anda her şeyi olurken arada sırada buna şaşırması normaldi. Zira önceden birini sevmeye doyamayacağını ona anlatsalardı asla inanmazdı.

Düşüncelerini biraz da olsun geri plana itmeye çalıştı. Çiçekleri çıkmadığı için omeganın ne denli üzgün olduğunu düşünseydi, kendine dert edinebilirdi fakat o anda bunu istemiyordu. Baş etmesi gereken başka şeyler söz konusuyken bunu yapamayacağının da farkındaydı.

"Böyle anlaşmamıştık." diye mırıldandı sıkıntısını saklamadan. Taehyung, son bir saattir sürekli tekrarladığı şeyi yineleyip kıkırdadığında istemsizce gülümsedi. Ruh halinin değişmesi bu kadar kolaydı, zaten omegaya dair birçok şey elinde değildi. "Ne olacak Jungkook ya, çok nazlısın..."

"Kandırdın beni." Taehyung gülmeye başladığında deltanın yüzündeki gülümseme de eş zamanlı olarak büyüdü. Durumdan hoşnut değildi fakat omeganın bu denli mutlu olması kesinlikle hoşuna gidiyor, yaptığı şeyin doğru olduğunu düşünmesine sebep oluyordu. "Kandırmadım ki. Gezelim dedim işte, şimdi de buradayız." diye söylendiğinde Jungkook gözlerini devirdi. "Evet, arkadaşlarımla tanışmak ister misin diye kandırdın beni."

"Ama hepsiyle tanışman gerek Jungkook. Ailemle tanıştın, seni gizli yerime de götürdüm." dediğinde delta gözlerini devirdi. "Aynen, sabah güneşin altında, böceklerin arasında uyanmak harikaydı." diye söylendiğinde Taehyung aklına gelen görüntülere istemsizce gülmeye başladı. Ailesiyle tanışmaya gittikleri günün sabahı deltanın kucağında uyurken yine deltanın küfürleriyle uyanmayı beklemiyordu. "Hamaktan yere düşeceğini nereden bilebilirdim ki? Zaten sen bile hissetmemişsin Jungkook..."

"Yiyip bitirmişler beni haberin yok..." diye söylenip kolundaki kaşımaktan dolayı yara haline gelen böcek ısırıklarını tekrar tekrar omegaya gösterdiğinde Taehyung çocuk gibi mızmızlanmasına tekrar güldü. Olayın üstünden günler geçmişti fakat Jungkook, kolundaki ve boynundaki ısırıkları gösterip omegadan öpücükler çalmasını çok iyi biliyordu. Bazı şeyleri bahane olarak kullanmaktan hiç çekinmezdi, ikisi de her şeyin farkındaydı fakat ikisinin de işine geliyordu.