lethal lust

16.6K 1.1K 1.3K
                                    

fazla aşk içeriyor, her anlamda 🙃🔞
fakat bütün bölüm +18 değil, o kısımları okumak istemeyen '+' şu işaretten sonrasını okumasın 💀🤡 yazım yanlışlarını, anlatım bozukluklarını görmezden gelin??? umarım keyif alırsınız???

Aceleciydi, arabasının anahtarını ararken eli ayağı birbirine dolanmıştı. Aklı tamamen başından giderken kendi kendine gülmeye başladı, sızlayan boynu ve uyandığı andan itibaren hızını kesmeden atan kalbi, doğru dürüst düşünmesine yardımcı olmuyordu. Mantıklı düşünmeyi de o anda pek umursamıyordu, savsak hareketlerine ancak omeganın yanında son verebileceğini biliyordu. Elindeki araba anahtarı ve telefonuyla dış kapının önünde durduğunda duraksadı, tişört giymediğini anca o anda fark edebilmişti. "Sikeyim, of." kendi kendine söylenerek hızlı hızlı yürüyerek geldiği yolu, koşturarak geri döndü.

Odasına girip rastgele etrafa attığı bir tişörtü, kirli olup olmamasını umursamadan, aldığı gibi geri dönerken nasıl bir halde olduğunu ve nasıl göründüğünü kesinlikle bilmiyordu fakat darmadağınık olduğuna emindi zira uyanalı henüz on dakika bile olmamıştı. Tekrar kapıya doğru yürürken kafasından geçirdiği tişörtü bile nasıl giyeceğini hatırlamıyordu, kafası karışmıştı ve tişörtü ters giydiğinin bile farkında değildi.

Aklı bambaşka yerlerdeydi, aldığı nefese bile odaklanamayacak kadar dikkati dağınıktı. Her düşüncesi, her iç çekişi ve istemsizce sunduğu her gülümsemesi şehrin diğer ucunda yaşayan omegaya ulaşırken gerçekten kafayı yediğini düşünüyordu. Rastgele ayağına geçirdiği ayakkabılarla sonunda dışarı çıkabildiğinde oyalanmasını gerektirecek hiçbir şey olmadığı için, biraz da olsa, rahatlamıştı.

Rüya gibi geliyordu, kendine bir anda yabancılaşmış; sakarlığın en zirvesine oturmuştu. İçi bitmek bilmeyen, kalbini kavurduğu gibi onu mutlu eden hislerle dolmuştu. Sevmeye bile yeni alışan biri için, duygularının bambaşka bir boyuta ulaşması inanılmaz ve baş etmesi kesinlikle zor olan bir şeydi. Nasıl hissettiğini, neler düşündüğünü bu yaşına kadar öğrendiği hiçbir kelimeyle açıklayamazdı.

Yola çıktığı gibi yakalandığı kırmızı ışığa içinden lanetler ederken önünde hiç araba olmamasını diledi zira onu orada tutan şey, trafik kuralları değildi. Önünde durmaya yemin etmiş arabalardı. Direksiyonda ritim tutmaya başladığında oldukça keyifliydi fakat ayrıca sabırsızlığın beden bulmuş hali gibiydi. Aklına gelen her şeyle duraksadı, parmakları tekrar kalkmamak üzere direksiyonun üstüne indiğinde gülmeye başladı. Eli istemsizce boynuna kaydığında tereddüt etti, sızlıyordu ve dokunduğunda gözlerinin kamaşmasına sebep oluyordu.

Ona sonsuz gibi gelen bir süre sonunda yeşil ışık yandığında derin bir nefes aldı. "Hadi, hadi, hadi." önündeki arabaların harekete geçmesini beklerken kendi kendine tekrar söylendi. Sabrının son kırıntılarını da kullanıyordu zira arabayı yol ortasında bırakıp koşmaya başlayabilirdi.

Önündeki her arabayı sollayarak ve hepsinin önüne kırarak deli gibi sürmeye başladığında onu kırmızı ışığın bile durduramayacağı bir noktaya gelmişti. Yaklaştıkça keyifleniyor, keyiflendikçe sabırsızlaşıyordu. İçi sürekli yanıyor, midesi burkuluyormuş gibi karnı içe göçüp duruyordu ve bunların heyecanından kaynaklandığının da farkındaydı.

'Jungkook. Sakin ol, şu an ölemeyiz.'

Uzun zaman sonra kafasının içinde yankılanan ses, neredeyse frene basmasına sebep olurken buna izin vermeden şaşkınlığını üstünden attı. "Siktir oradan!" dedi ve keyifle güldü. Deltayı duymak daha da hızlanmasına sebep olurken hız yüzünden ülkedeki tüm cezaları yediğine adı kadar emindi.

twin flamesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin